İki hafta kadar önce okunabilecek distopik kitaplar listesini gözden geçirirken fark ettim. Cesur Yeni Dünya kitap eleştirisinin altı...
Bu aralar mantar gibi her yerde karşımıza çıkan reklamlarıyla dikkati çeken, Netflix'in ilk yerli dizisinin on bölümden oluşan ilk...
Aslına bakarsanız benim yıl sonu değerlendirmeleri gibi bir alışkanlığım yoktur. Elbette hedef koymanın, hedeflere koşmanın, koşarken ...
Bir "ilk kitap", Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... "Yeniçeriler kapıyı zorlarken" düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır." Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman. Hulki Aktunç'un önsözüyle...
Sayfa Sayısı: 238
Okurken duraklatan, hatırlamaya çalışırken derin düşüncelere daldıran bir kitap Puslu Kıtalar Atlası. Öyle ki, daha bir hafta önce bit...
Kim var imiş biz burada yoğ iken
Şu yalan dünyaya geldim geleli
Tas tas içtim ağuları sağ iken
Kahpe felek vermez benim muradım
Viran oldum mor sümbüllü bağ iken
Aradılar bir tenhada buldular
Yaslandılar şıvgalarım kırdılar
Yaz bahar ayında bir od verdiler
Yandım gittim ala karlı dağ iken
Farımaz da deli gönlüm farımaz
Akar gözlerimin yaşı kurumaz
Şimden geri benim hükmüm yürümez
Azil oldum güzellere bey iken
Karac'oğlan der ki bakın geline
Ömrümün yarısı gitti talana
Sual eylen bizden evvel gelene
Kim var imiş biz burada yoğ iken
*Farımak: yaşlanmak, vazgeçmek
Yaşadığımız topraklarda bizlerden önce kimlerin yaşadığını hiç düşündünüz mü? Osmanlılar, ondan önce Selçuklular gibi genel tarih bilg...
En iyi kitaplar, mutlaka okunması gereken kitaplar, ölmeden önce okunması gerekenler gibi listelerde yer bulan bir kitap Martı Jonatha...
Tarih karanlık olaylarla dolu. Bazı olayların aydınlatılamaması bazı olaylarınsa açıklanış şekli ya da resmi açıklamalar üzerinden yıl...
Bu aralar yabancı dizilerle pek bir sıkı fıkıyım. Hele geçen hafta ne olsa izlerim modundayım. Biraz bu mod biraz da La Casa De Papel oyuncularından bir kısmının yine ön safta olmasından dolayı bu diziyi izledim. 2018 yılı, İspanyol yapımı ve ilk sezon olarak sekiz bölüm çekilmiş bir gençlik dizisi. İkinci sezon onayını da almış aslında ama daha ortalıkta fragmanı bile yok.
Bu aralar yabancı dizilerle pek bir sıkı fıkıyım. Hele geçen hafta ne olsa izlerim modundayım. Biraz bu mod biraz da La Casa De Papel o...
Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır.
Kitabın bilinmesi gereken diğer ayrıntısı ise çizimleri. Tamamı yazar tarafından oluşturulan sulu boya resimlerden oluşuyormuş. Öyle ki Fransa Euro'ya geçiş yapmadan önce Frankların üzerinde küçük Prens ve yazarın diğer çizimlerinden oluşan resimler bulunuyormuş. Daha bitmedi. Japonya’nın Hakone isimli şehrinde bir Küçük Prens müzesi, Güney Kore’de Gyeonggi-do kentinde Küçük Prens temalı bir köy olduğu gibi, 2000 yılında da yazarın doğup büyüdüğü Lyon’da bulunan havaalanına Saint Exupéry’nin adı verilmiş.
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu.
İlginç bir kitap Küçük Prens. Aynı zamanda pilot olan yazar Exupery kitabı New York'dda bir otel odasında yazmış. İlk yazım olarak...
Dizinin en bilindik ve en büyük özelliği her bir saatlik izletiden sonra oyuncularının, konularının, yönetmenlerin ve mekanların değişmesi. Bu durum bir sonraki bölüme değil aynı isimde başka bir filme ve başka bir heyecana geçiyorsunuz hissi oluşturuyor. Bazen modern bir dünya, bazen uzak bir gelecek bazen de vahşi batı tarzı yaşamlara tanıklık ediyorsunuz.
Black Mirror dizisinin şöhretini artık duymayan kalmamıştır. Ama olsun, bir kez de benim gözümden irdeleyin. Ve hala kıyıda köşede kal...
İlginç. Yani bazı eserleri günümüzde yaşayan biri yazsa, yerden yere vurur hatta sosyal medyada linç eder, insan içine çıkamayacak hal...
Bazı kitaplar okunmasına okunuyor ama eleştirisini yazmaya gelince kal getiriyor. Verdiği mesajların satır aralarında gizli olmasından...
Beklemek... Gelmeyeni, olmayanı ya da bir varsayımı beklemek. The Pianist filminde geçen bir replikteki gibi... "Sanki çok ömrümüz varmış gibi, beklemeyi öğretiyor bize hayat." tecrübesiyle beklemek...
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
Arka kapak yazısı:
İç karartıcı Bastiani Kalesi'ne vardığında genç teğmen Giovanni Drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. İlk görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmeyi ister, ama harekete geçemez. Sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. Alışkanlıkların uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat boşluğuna bağlanması ve Tatar Çölü'nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara çevirir. Giovanni Drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu, kimlerin yaşadığını bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini. Ünlü İtalyan yazar Dino Buzzati'nin ilk romanı olan Tatar Çölü, hayatın anlamını ve insanın kaderine teslim olmasını sorgular. Kafka, Sartre ve Camus'nün değişik biçimlerde uğraştığı bu sorgulamayı kurgulayan Tatar Çölü, çağımızın önemli eserlerinden biridir.Sayfa Sayısı: 232
Beklemek... Gelmeyeni, olmayanı ya da bir varsayımı beklemek. The Pianist filminde geçen bir replikteki gibi... "Sanki çok ömrümüz...
Rafadan Tayfa Dehliz
Lütfen Beni Öldürme - Stranger Than Fiction (2006)
Yok Artık (20015)
Uzuuun bir aradan sonra sinemada film izleme kararı aldım. Tabi ki yoğun bir tavsiye bombardımanına rağmen, herkesin gittiği ve hönküre hö...
İngiltere büyük bir savaşa girmek üzeredir. Çocuklarını bu savaştan korumak için uçağa bindirip bilinmeze göndermek isterler. Ancak ıs...
Anadolu da insanlar, özellikle elden ayaktan kesilmiş, varlığıyla yokluğu bir olmuş, herkesin saygı duyduğu ama kimsenin ciddiye almad...
Bildiğiniz yürümekten bahsediyoruz. Mecazi anlam filan yok. Hani şu bir ayağınızı diğerinin önüne atıp durduğumuz, bunu yaparken de nasıl yapılacağına bile kafa yormadığımız eylem.
Her şeyden önce yalnız yürümeliymişiz. Hızımızı kendimiz belirlemeli, bir yerlere yetişme kaygısı olmadan attığımız her adımı yaşamalıymışız. İşte o zaman vücut kendi dengesini bulup daha verimli çalışmaya başlıyormuş. Vücudun rahatlamasıyla beyin bile daha iyi düşünür hale geliyormuş. Hatta düşünme eylemi oturarak olmazmış, o derece...
Birde günümüzün modern yürüyüşçüleri "trekking"çiler var. Yazar ellerinde kayakçı çubuğu gibi çubuklar bulunan bu güruha da karşı. Olayı doğallıktan çıkardığı ve kapitalist sisteme hizmet ettiğini düşünüyor. Ayrıca gruplar halinde yürümenin insanın özüne ulaşmasına engel olacağı görüşünde.
Bunun dışında haç yolculukları, seyahat için yürümek, ceza için yürütülmek, kafayı toplamak için gezinmek gibi ayrıntılara boğduğu birçok konuyu yine tüm yönleriyle aktarıyor. Tamam kardeşim gezinmek güzel şey ama bir yere ulaşmak için yürümek zorundaysanız eziyete dönüşüyor endişesi taşıdığınız bir sayfadan sonra aklımızı okurcasına cevabını veriyor. Merak etme o konuyu bende düşündüm, ayrıca olaya birde farklı bir yönden bak tavrıyla abandone olmanızı sağlıyor.
Daha sonra Nietzsche, Rousseau, Thoreau, Rimbaud, Kant ve Gandi gibi isimler için yürümenin önemini, eserlerine, mücadelelerine etkisini ve arınma süreçlerini okuyoruz.
Kitap bana Bir Tutam Karınca'nın tavsiyesi. Kendisini takip edenler bilir. Her gün kilometrelerce koşu sonrası spor salonunda çalışma ve son olarak da dinlenmek için bisiklet kullanır. Sanırım bana kalk biraz hareket et demek istemiş. Haklı...
Sonuç olarak bazı bölümler hariç kendini okutan bir kitap. Yürümenin nesi anlatılabilir ki diye düşünenlerdenseniz bir göz atın. Faydaları anlatmakla bitmiyormuş...
Keyifli okumalar...
Bildiğiniz yürümekten bahsediyoruz. Mecazi anlam filan yok. Hani şu bir ayağınızı diğerinin önüne atıp durduğumuz, bunu yaparken de n...
Isaac Asimov, tüm eserleri okunması gereken yazarlar listeme girdi artık. Bu nedenle karşılaştığım ve okumadığım e-kitaplarını hemen y...
İNÖZÜ VADİSİ
ÇARŞI
SULUHAN NASUHPAŞA HANI
TÜRK HAMAM MÜZESİ
Bir hafta sonu nereye kaçsak arayışı içindeyken bulduk Beypazarı'nı. Öyle çok gezi meraklısı bir adam da değilim aslında ama insan...