Bilim Kurgunun Ölümsüzlük Merakı ve Altered Carbon

İnsanlığın sonsuza kadar yaşamak gibi bir amacı var. Ölüm korkusundan mı dersiniz yoksa dünya hayatının vazgeçilmezliği mi dersiniz bilemem ama hedefe doğru emin adımlarla ilerliyoruz. Tabi ki önceleri yani teknolojik kavramların çok da bilinmediği zamanlarda bu işler ölümsüzlük iksirleriyle yapılmaya çalışılmış anladığımız kadarıyla. Lokman hekimin ölümsüzlük iksiri ve ölümsüzlük iksirini arayan hükümdar Terakoda gibi efsaneler de hep bu yolun mihenk taşlarını oluşturmuş.

Daha sonraları bilim kurgunun atası olarak kabul edilen Asimov, 12000'li yılları kurguladığı Vakıf Serisi kitaplarında uzayın derinliklerindeki olası insan yaşamlarını gözler önüne seriyor. Ve bir gezegende beyni insan, bedeni robot bir şeyin binlerce yaşında olduğunu yani ölümsüzlüğü bulduğunu bilinç altımıza işliyor. 

Ölümsüzlük arayışındaki bu serüvende aynen iksir de olduğu gibi robot insan çıkarımıyla da başka canlılara zarar vermediği için masumane ilerlediğimiz varsayılabilir. Ya Altered Carbon? Artık masumane iksir işiyle başlayan süreç daha acımasız bir yola evrilmiş gibi duruyor.


Altered Carbon

Altered Carbon, İngiliz yazar Richard K. Morgan'ın 2002 yılında yayınlanmış aynı isimli romanından uyarlanan 2018 yapımı Netfilix dizisi. İlk sezonu 10 bölümden ve her bölüm yaklaşık 50 dakikadan oluşuyor. 

25. yüzyılları kurgulayan dizi, insan zihni ve ruhunun dijitalleşmesiyle bedenler arası transferi konu alıyor. İnsanın ensesine yerleştirilen, geleceğin flash belleği mantığındaki bir implantla tüm yaşam kayıt altına alınıyor. Böylece herhangi bir nedenle ölümün gerçekleşmesi durumunda enseden sökülecek dijital bellek, başka bir bedene nakledilerek yaşam kaldığı yerden devam ediyor. Artık bedensel ölüm, gerçek ölüm olmaktan çıkıyor. Ama ölümünüz sırasında dijital belleğiniz zarar görür ya da yok edilirse tekrar geri gelmemek üzere gerçek ölümle tanışmış oluyorsunuz. 


Bedensel ölümden kurtulmanın yolunu bulan insanlık gerçek ölümden kurtulmanın yolunu da buluyor elbette. Gezegenin gerçek sahipleri olan varlıklı zümre, dijital belleklerini sürekli yedekleyerek kendilerinden bir ya da bir kaç tane daha kopyalıyorlar. Böylece olası gerçek ölümle tanışma durumunda bile yedeğini alarak kaldığı yerden devam ediyor. Burada önemli olan varlıklı olmak. Çünkü bedensel ölüm sonucunda yeni bir bedene geçmek için de yeni ve arzulanan fiziksel özelliklerdeki başka bir beden ihtiyacı ortaya çıkıyor. Evet, çözüm bedenleri için köleleştirilen insanlar... 


Dizi her ne kadar kimse sonsuza dek yaşayamaz sloganıyla izleyiciyle buluşsa da tüyler ürpertici öngörülerde buluyor. Bu nedenle cinayet, aşk, cinsellik ve ihanet sarmalındaki diziyi özellikle de bilim kurgu severlere tavsiye ediyorum.  

Keyifli seyirler.

İnsanlığın sonsuza kadar yaşamak gibi bir amacı var. Ölüm korkusundan mı dersiniz yoksa dünya hayatının vazgeçilmezliği mi dersiniz bileme...

Yarım Kalan Öyküler - Erdal Arslan


Kitap Eylemi'nin yaptığı çekilişte kazanmıştım kitabı ama aylar geçmesine rağmen nedense elim gitmemişti. Ramazan ayının mahmurluğuyla oluşan zaman geçirme isteğiyle göz atmak için elime aldım. Ben göz atarken kitabın çoğu bitmişti ki işim çıkmasaydı tamamı biterdi.

Kitap toplam 23 öyküden ve 176 sayfadan oluşuyor. Her öykü ortalama ikişer üçer sayfa ve her öykünün sonuna ana fikir niteliğinde cümleler serpiştirilmiş.  Öykülerinde yazar, bazen ödünç alınan bir kitabın yıllar sonra yıpranmış bir şekilde iadesinden duyduğu hüznü, bazen İstanbul'da tramvaydan düşerek ölen çocukluk arkadaşına duyduğu özlemi, bazen Halepçe katliamındaki acıyı, bazen de uzatmalı sevgililerin kavuşma sevincini anlatmış. Neredeyse tüm anlatılarındaki yarım kalmışlık hissini öykünün sonundaki alıntı cümleler tamamlamış.

Sonuç olarak okurunu yormayan, kolay bir kitap. Öyküler bana biraz basit kaçsa da sizler beklentinizi düşük tutup severek okuyabilirsiniz. 

Kendinize iyi bakın...

Kitap Eylemi'nin yaptığı çekilişte kazanmıştım kitabı ama aylar geçmesine rağmen nedense elim gitmemişti. Ramazan ayının mahmurlu...

Fedailerin Kalesi Alamut


Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah. Aynı medreseden eğitim aldıkları kabul edilen üç arkadaşın üç efsanevi hayat öyküsü. Tabi ki burada üç arkadaşın tarihsel anlamda aynı dönemde yaşamamış olabileceği gibi eleştirileri de dip not olarak belirtelim. Ancak edebiyatta tarihsel tutarsızlıkların olabileceği peşinen kabul edilmiş bir durumdur ve bunun adına da anokranizm denir. Özetle teferruata takılmak yerine ve anlatılmak istenene odaklanmamız istenir. İşte bu anokranizm tartışması içerisinde Amin Maulof'un Semerkant'ından sonra Sloven yazar Vladimir Bartol'un Fedailerin Kalesi Alamut kitabında da üç arkadaşın aynı dönemde yaşadığı üzerine kurulu müthiş bir hikayeye yelken açtım.

Vladimir Bartol 1927 yılında henüz öğrenciyken bir arkadaşının tavsiyesi üzerine okuduğu, Marco Polo'nun Seyehatleri kitabındaki, Dağların Yaşlı Şeyhi isimli bölümü okuduktan sonra merak salıyor konuya. Roman yazma isteğiyle birlikte araştırmalarını derinleştirirken roman karakterlerini de oluşturmaya başlıyor. Yıl 1938'e geldiğinde Slovenya'nın Alplerinde küçük bir kasabaya yerleşerek dokuz aylık bir yazım sürecinden sonra eserini oluşturuyor. Roman yazıldığı sıralarda kasabanın kırk kilometre kuzeyindeki Avusturya toprakları Nazi Almanyası tarafından işgal edilirken, altmış kilometre batısında ise İtalyan faşistler sınırdaki Slovenlere eziyet ediyor. Diğer tarafta ise Sovyetler Birliğinin Stalin'i diktatörlüğün gereğini yapıyor. İşte böyle bir ortamda, on yıllık araştırmanın ve dokuz aylık yazım sürecinden sonra çıkıyor eser. Ancak hemen sonrasında tehlikeli olduğu gerekçesiyle Almanya, İtalya ve Slovenya'da yasaklanıyor. 

Kitabın içeriği herkesin bildiği bir konu. Hasan Sabbah'ın hile ile ele geçirdiği Alamut kalesini üst haline getirmesini, kimsenin göremediği kalenin arka tarafını satın aldığı köle kızlardan, evcilleştirilmiş vahşi hayvanlardan, güzel çiçeklerden Kuran-ı Kerimde tasviri yapılan cennet bahçelerine benzettiğini, ismaili tarikatına göre hem askeri hem de ilmi olarak eğitilen erkekleri ise cennet vaadiyle kandırarak fedaileştirmesini ve peygamberliğini ilan edişini anlatır. 

Tabi ki anlatı bu kadar basite indirgendiğinde fedailerin beyinsiz olabilecekleri sonucuna ulaşabilir. Ancak eseri okumaya başladığımızda, içinde kanlı canlı bir çok canlının bulunduğu Alamut kalesini gösteren bir pencere açılıveriyor önümüze. Yazar bir anda yok oluyor ve artık yaşayanlardan dinliyoruz tüm hikayeyi. Halime'yi, İbni Tahir'i, Fatma'yı, Süleyman'ı ve Ebu Ali'yi hatta Hasan Sabbah'ı çok iyi anlıyoruz. Cariye ve fedailerin hataları, hırsları ve kıskançlıkları masumlaşıveriyor. Hatta öyle ki aralarından kandırıldıklarını anlayanların bile Hasan Sabbah'a kin beslerken kendi dostlarına toz kondurmayacak kadar bağlı kalışını içselleştiriveriyoruz. Hasan Sabbah'ın ise ne yapmaya çalıştığını, nasıl bir dünya'yı nerelerden ilham alarak kurguladığını, kaledeki düzeni nasıl sağladığını okurken zekasına hayran kalıyoruz.   

Bence en önemli kısım ve kitabın yasaklanmasını sağlayan durum ise tarikatın yapılanmasının en ince ayrıntısına kadar anlatılması. En alt tabakada tarikat liderinin peygamber olduğuna inanan ya da inandırılmaya çalışılanların olduğu, onların üstünde sadece inanmakla kalmayıp inancı için mücadele eden ve bunun yanında inancının tüm dünyaya yayılması gerektiğine inananların olduğu ama en üst seviyedeki sadece bir kaç kişinin bildiği her şeyin yalan olduğu gerçeği. İşte bu bir kaç kişinin bildiği insanları din kisvesi altında kolayca köleleştirdiği, bu uğurda hiç bir kuralı tanımadıkları ve alabildiğince propaganda odaklı çalışan bir çatı. Ne hikmetse bu sistem en alt tabakadan tutun da liderin şakşakçılarına hatta propaganda sorumlusuna kadar neredeyse hiç değişmiyor.

Kitap yaklaşık 500 sayfa. Ancak kalın olduğuna bakmayın. Hem hikaye örüntüsü hem de yazım diliyle kendini kolayca okutuyor. Sizden ricam ölmeden önce okunması gereken kitaplar listenize alınız...

Sevgiyle kalın.

Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah. Aynı medreseden eğitim aldıkları kabul edilen üç arkadaşın üç efsanevi hayat öyküsü. Tabi ki ...

Parasız da Sevebilir misin Aspidistra?



George Orwell harika bir adam. 1984 ve Hayvan Çiftliğinin gölgesinde kalmış eseriyle bile okurun bam teline öyle bir dokunuyor ki, kitabın kapağını kapattığınızda "vay bee" şaşkınlığını uzun süre atamıyorsunuz üzerinizden. Aspidistra'dan bahsediyorum.

Aspidistra aslında fazla bakım gerektirmeyen bir zambak türüymüş. Bir nevi salon çiçeği yani. Ancak 1930'ların  İngiltere'sinde çok daha fazla anlamı varmış. Bir dönem onunla fotoğraf çektirme modası yaygınmış ama asıl olarak sınıf atlamak isteyen alt ve orta sınıfın salonlarını süsleyen bir çiçekmiş. Bildiğimiz gösteriş meselesi...

Sınıf denince de aklınıza hemen kapitalist düzen gelmeli. Çünkü konumuzun temeli bu. Hani sistemin çarklarından biri olmayı kabul ettiğinizde varolabildiğiniz ama inkar ettiğinizde sizi değersizleştiren sistem var ya ondan bahsediyoruz. Onun acımasızlığını eleştiriyoruz ama doğrudan değil. Sisteme direnen birinin üzerinden sadece yaşadıklarını anlatarak.

Kitabın kapağını açtığımızda Gordon Comstok isimli biriyle karşılaşıyoruz. Bir kaç nesil öncesinin Camstok ailesinin aslında çok zengin olduğunu ama aileyi tutan birinin ölümünden sonra sefalete sürüklendiklerini anlıyoruz. Gordon da bu ailenin son neferlerinden biri. Genç bir şair olmasının yanında parasız da. Yayın evlerine gönderdiği şiirleri kabul edilmiyor. Aslında bir sevgilisi bir kaç tane de dostu var ama sisteme olan direnci yüzünden sürekli sefalete sürükleniyor. Yaşadığı her olumsuzluğun nedeni olarak parayı görüyor.

“Para, para, her şey para! Parası olmadığı için Doringler onu aşağılamıştı, parası olmadığı için Primrose şiirini geri çevirmişti, parası olmadığı için Rosemary onunla yatmıyordu. Sosyal başarısızlık, sanatsal başarısızlık, cinsel başarısızlık – hepsi aynı kapıya çıkar. Hepsinin altında yatan, parasızlık.”

Gordon bir kaç kez sistemin işleyişine ayak uydurarak para kazanmaya başlıyor ama bu durum onu fazlasıyla rahatsız ediyor. Hayat döngüsü için paranın gereksinimini inkar edemese de sistemi besliyor olma düşüncesi içini kemiriyor. Sıkıştıkça da ablasından para istiyor. Tam bir kısır döngünün içinde kıvranıp duruyor.

İçinden bir ses ona, parayı gerçekten, içtenlikle hor görürse, havadaki kuşlar gibi, bir şekilde yaşamını sürdürülebileceğini söylüyordu. Havadaki kuşların oda kirası ödemediğini unutmuştu...

Roman tam bir mandıra filozofu havasında ama daha gerçekçi ve daha acımasız. Sahi sistemlerin demir pençelerinden kurtulmak mümkün mü? Mutlaka okumalısınız...

Sevgiyle kalın...

George Orwell harika bir adam. 1984 ve Hayvan Çiftliğinin gölgesinde kalmış eseriyle bile okurun bam teline öyle bir dokunuyor ki, kit...

Kripto Paralarda Kimliğinizi Nasıl Gizlersiniz?

Geçenlerde hatta tam tarihi ile 30 Nisan'da Tesla Motor ve SpaceX'in kurucusu Elon Musk twitter hesabından sadece "Ethereum" yazan bir paylaşım yaptı. Bu paylaşım 100 bin üzerinde beğeni ve yaklaşık 10 bin civarında da retweet aldı. Sizleri bilemiyorum ama ben dijital ya da kripto para tabiriyle ilk kez 2018'in başında tanışmış ve 2017 için senelik %1000 in üzerinde kazandırdığı yönündeki grafiklere hayranlıkla bakmıştım. Ancak sonraki süreçte taşların yerine oturduğunu ve treni kaçırdığımı, dijital paranın da zamanla biteceğini düşünmeye başlamıştım. Elon Musk'un paylaşımıyla birlikte öngörümde yanıldığımı hatta dünya devi şirketlerinde bu işe girmesiyle olayın farklı bir boyuta taşınabileceğini düşünmeye başladım. 

İşte tam da bu konuyla ilgili blogumda yayınlanması için bilgilendirici bir yazı hazırlamış Büşra hanım. Dijital parayla hiç ilgilenmeyenlerin bile anlayabileceği sadelikte ve her yönüyle irdelediği bir yazı kaleme almış. İlk konuk yazarım olarak kendisine teşekkür ediyorum ve meraklılarını yazı ile baş başa bırakıyorum. Kendinize iyi bakın...

Kripto Paralarda Kimliğinizi Nasıl Gizlersiniz?

Bitcoin adı verilen kripto para birimi son senelerde popüler olmaya başlasa da, aslında 1997 yılında ortaya çıkmış bir elektronik para birimi. Son yıllarda popüler olmasının sebebi, özellikle 2018 yılında yaşadığı büyük değer artışına bağlanabilir. 

Bitcoin işlemlerinde her ne kadar işlem yapanların kimliği gizli kalsa da, yapılan bütün işlemler blockchain üzerinde herkes tarafından görülebildiği ve blockchainin kendi yapısına özgü olan olan işlem şeffaflığı, kripto para işlemlerinde gizlilik ve güvenlik konuları hakkında soru işaretleri doğuruyor. 

Bitcoin işlemlerinde süreç şu şekilde ilerler: Örnek vermek gerekirse, 0.7 Bitcoin harcamak istiyorsunuz ve hesabınızda 1 Bitcoin var. Öncelikle 1 bitcoinin hesabınızdan çıktığı bir işlem gerçekleştirmelisiniz. Bunu yaptığınızda 0.7 Bitcoin sizin hesabınızdan ödeme olarak karşı tarafa giderken, 0.3 Bitcoin hesabınıza para üstü olarak geri gönder. Tabii bu işlem otomatik olarak gerçekleştiğinden dolayı siz bir şey fark edemezsiniz ancak işlemde söz konusu olan bitcoine ilk başta sahip olan kişi o bitcoin ile ne yaptığınızı göremese de, miktarını görebilir. Yani; Bitcoin cüzdanınızdan 0.7 Bitcoin ve 0.3 Bitcoin miktarlarında iki işlem oluştuğunu görür ancak hangi miktarı ödediğinizi ve hangi miktarı para üstü olarak aldığınızı göremez. Bu durumda, ancak tahminde bulunabilir ki bu da yarı yarıya bir ihtimal demektir. Siz işlem yaptıkça bu ihtimal oranı yüzde 25 vs. gibi düşer. Dolayısıyla, birçok işlem gerçekleştirmek aslında anonimliğiniz açısından Blockchain üzerinde size daha çok avantaj sağlar. (Kendinizle bile bitcoin alışverişi yapsanız, anonimlik açısından avantaj kazanırsınız.) 

Bu IP adresiniz de Bitcoin işlemlerinizle eşleştirilebilir. Bu yüzden, Kripto para işlemlerinizde VPN kullanarak gerçek anlamda anonim olabilirsiniz çünkü VPN programını aktifleştirdiğinizde size VPN sunucusunun bulunduğu konum üzerinden IP adresi atanır ve sanal kimliğinizi daha iyi bir şekilde korumuş olursunuz. Bir Bitcoin işlemi yaptığınızda Bitcoin ağında bu işleminiz belirir. Bitcoin ağında yüklü miktarda node çalıştıran birisi sizin işlemlerinizi IP adresinizle eşleştirebilir ve bütün Bitcoin hesabınızı açığa vurabilir. 

Bitcoin işlemlerinizin sizinle ilişkilendirilmesinden kaçınmak için alabileceğiniz önlemler arasında HTTPS olan sitelerin olduğunu söyleyebiliriz. HTTPS olan web siteleri, o web siteyi ziyaret eden kullanıcının bilgilerini şifreler. Bitcoin işlem adreslerinizi blockchainde ararken HTTPS sitelerini kullandığınıza dikkat edin. Bitcoin işlemlerinizde gizlilik ve güvenliği sağlamak için VPN ve mümkün olduğunda Tor da kullanabilirsiniz. Birçok Bitcoin cüzdanı Tor proxylerini desteklemektedir. 

İnternette gezinirken internet trafiğinizi üçüncü partilerden gizlemenin bir yolu da VPN kullanmaktır fakat VPN kullanırken seçtiğiniz VPN’in sizin internet trafiğinizi kaydetmediğinden emin olun. Ücretsiz olan birçok VPN programının internet trafiği kaydı tuttuğu bilinen bir gerçek. İnternet aktivitelerinizi gizlemeye çalışırken onları rızanızla yanlış yerlere sunuyor olabilirsiniz. 

VPN ve Bitcoin, bireylerin hayatındaki gizlilik ve güvenliğe saygı duyan iki farklı teknoloji olabilir fakat birlikte kullanıldığında çok etkili sonuçlar verirler. 

Bitcoin işlemlerinizde gizliliğiniz ve güvenliğiniz için atabileceğiniz başka bir adım da birden fazla cüzdan oluşturmaktır diye bahsetmiştik. Örneğin, sadece ödeme alacağınız bitcoin işlemleri için ayrı bir cüzdan, çevrimiçi alışveriş yaparken ve gerçek kimliğinizle ilişkilendirilmesinden çekinmeyeceğiniz bir cüzdan, para biriktirmek için kullanacağınız bir cüzdan gibi çeşitli bitcoin cüzdanları oluşturabilirsiniz. Bu cüzdanların her biri için ayrı bir program kullanmanıza gerek yok. Tek yapmanız gereken bu cüzdanları ayrı dosyalarda tutmak ve hangi cüzdanı ne amaçla kullandığınızı karıştırmamak. 

Birçok popüler Bitcoin platformu Müşterini Tanı -KYC- politikalarını uyguluyor ve hesap açarken kimlik bilgilerini istiyor. Gizliliğiniz ve işlemlerinizin güvenliği için bitcoinler yerine altcoinler ile işlem yapabilirsiniz. Altcoinlerde Müşterini Tanı KYC- politikaları popüler bitcoinlerde olduğu kadar yaygın değildir. Altcoin seçerken altcoinin yine de güvenilebilecek kadar popüler olduğundan emin olun ve birinci ve ikinci alışverişlerinizin aynı olmadığından emin olun yoksa bu işlemler sizin tarayıcı parmak izi tanımlama gibi yöntemlerle kimliğinizin ortaya çıkmasına sebep olabilir. 

Coinjoin adı verilen işlem Bitcoin işlemlerinde finansal açıdan gizlilik ve güvenlik sağlamanın bir diğer yoludur. Birçok bitcoin işlemlerini bir araya getiren coinjoin sayesinde hangi işlemlerin birbiriyle bağlantılı olduğu görülemez. 

Kripto para kullanımınızda daha birden çok cüzdan açmaya ve sahip olduğunuz kripto para miktarını cüzdanlar arasında yaymaya özen gösterin. Yüklü miktarda kripto parayı bir cüzdanda tutarak, işlem yapmanız gerektiğinde işlem yapacağınız cüzdana da aktarmak da cüzdan miktarınızın ortaya çıkmaması için iyi bir fikirdir. 

Büşra @Techwarn

Geçenlerde hatta tam tarihi ile 30 Nisan'da Tesla Motor ve SpaceX'in kurucusu Elon Musk twitter hesabından sadece "Ethereum&...

Bahar Mimi


Uzun zamandır hiç bu kadar süründüren bir bahar alerjisine yakalanmamıştım. Resmen süründürdü ve süründürmeye de devam ediyor. Geçmeyen öksürük, boğaz yanması, geniz akıntısı... Ne ararsan var.  Yav tamam ben dersimi aldım desem de yok, nasıl bir tutkuyla bağlandıysa bırakmam da bırakmam diyor. İşte tam bu durumdayken Bir Tutam Karınca'nın beni bahar konusunda mimlediğini gördüm. Hem başka bir blog tarafından hatırlandığım için sevindim hem de bahardan intikam alacağım için hınzırca gülümsedim. Bittin sen bahar...

1- Bahar bir insan olsaydı onunla aranız nasıl olurdu?

Muhabbeti bol, güler yüzlü, insanın içini ısıtan ama sözüne güvenilmez bir tip olurdu. Hadi daha açık söyleyeyim çok başarılı bir dolandırıcı olurdu. Bildiğiniz sahtekar yani. Ama ona ne kadar kızarsanız kızın karşınıza çıktığında yine içinizi ısıtır kendini affettirirdi. Benim aramda fena olmazdı. Sonuçta onu tanıdıktan sonra gardımı alarak arkadaşlık kurardım.

2- Şu ana kadar yaşadığınız hayatın bahar kısmı hangi döneminiz? O dönemde neler yaşadınız? 

Ben baharı yerden yere vurdum ama bu soru sanırım hayatımdaki mutluluk anlarımı kastediyor. Elbette benimde mutlu, çok mutlu, musmutlu anlarım oldu. Bunları hangisini seçsem bilemiyorum ama kronolojik açıdan en önde üniversiteyi kazandığımı öğrendiğim o akşam ve sonraki süreç gelir.

3- Bahar bir arkadaşınız olsaydı onun okumaya ihtiyacı olan kitabın ne olduğunu düşünürdünüz? 

Böyle bir arkadaşım var zaten. Hani cuk diye oturmak tabiri var ya öyle oturuyor. Muhabbeti bol, boş konuşan, buluşmalaramızda uzun uzun bekleten ama içi tertemiz biri. Çocukluk arkadaşım. İşte bunun gözünün açılması için tüm distopik kitapları okumasını isterdim. 

4- Size baharı anımsatan insanlar var mı çevrenizde, varsa kimler? 

Yok bu soruya fazla anlam katmaya gerek yok. Yukarıdaki soruda anlattığım arkadaşım. Uyuz...

5- Bahar temalı bir yağlı boya tablo yapmak isteseniz resmin içinde olmazsa olmazınız ne olurdu? 

Resim çizmek, yağlı boya tablosu yapmak pek benim becerebileceğim işler değil. Ancak bir bahar tablosu hayal edin derseniz, çitle çevrili küçük bir evin etrafında dolaşan hayvanlar ve çevredeki çiçek açmış ağaçlar gelir aklıma.

6- Bahar yorgunluğu ile mücadele eder misin? Yoksa kendini baharın kollarına yorgunca bırakmayı mı tercih edersin.

Açık olmam gerekirse yaz kış fark etmez bırakırım kendimi. Mücadeleymiş, gayret etmekmiş hiç bana göre değil. Zaten her şey olacağına varıyor. Mesela kutup ayılarının kışın uyumamak için direndiğini düşünebiliyor musunuz, ne kadar saçma değil mi? :)

7- Baharda gitmek istediğin coğrafya

Coğrafyayı bilmiyorum da ben Eğe kıyılarını gezmek istiyorum. 

Hastalığı atamadığım, bol öksürüklerle geçen günlerimde bana içimi dökme fırsatı veren arkadaşıma tekrar teşekkür ediyorum. Mimi sonuna kadar okuyan sabırlı arkadaşım, sana da bol güneşli ve sağlıklı günler diliyorum.

Uzun zamandır hiç bu kadar süründüren bir bahar alerjisine yakalanmamıştım. Resmen süründürdü ve süründürmeye de devam ediyor. Geçmeye...