Okurken duraklatan, hatırlamaya çalışırken derin düşüncelere daldıran bir kitap Puslu Kıtalar Atlası. Öyle ki, daha bir hafta önce bitirmiş olmama rağmen kuş misali uçup giden bir çok konu var. Ama bitirdiğimde iyi ki sabredip okumuşum hissiyatını yoğun bir şekilde hissettiğimi hatırlıyorum. Geride kalanlarsa tamamen pus içinde, var ile yok arasında, okunmuş ile duyulmuş arasında sıkışmış gibi. Kim bilir, belki de tüm okurlar için aynı duyguları anımsattığındandır kitabın adının "puslu" oluşu... İşte tam da bu pus nedeniyle hatırladıklarımdan oluşacak Puslu Kıtalar Atlası incelemesi.
Tarihçi yazar İhsan Oktay Anar tarafından romanının başında okuru bir keşmekeşin içine itiliyoruz. Burada kim kimin nesidir, olaylar nedir, hangi çağdayız, neyi arıyoruz soruları arasında abandone oluyoruz. Ortada kördüğüm olmuş bir yumak ve sağda solda görünen ip uçları var. Kitabı okudukça bir karmaşadan diğerine savruluyoruz ama dönüp dolaşıp yine o yumağın içine giriyoruz. İlerledikçe ilk baştaki karmaşa ve ip uçları bir bir aydınlanmaya başlıyor. Hikayedeki pus yavaş yavaş açılıyor.
Anlatılan olayların yanında geçmişe seyahat yoğun bir şekilde hissediliyor. Devletin karanlık odalarında gezerken geçmiş geridir çıkarımını yerle bir ediyor. Mucizevi aletler ile birlikte aklın sınırlarını zorlayan teorilerle karşımıza çıkıyor. Mesela tam 40 yıl sonra çalışmaya başlayan bir saat ile nelerin yapılabileceğini okuyunca şaşakalıyorsunuz. Bir de sonsuz hıza ulaşıldığında zamanda geriye gidilebileceği, tam anlamıyla bir boşluk oluşturulduğunda ise sonsuz hıza ulaşılabileceği gibi teori var ki insan ümitlenmeden edemiyor.
Sonuç olarak, kitabın dili ağdalı ve yer yer eski Türkçe var. Hikayenin başlarındaki keşmekeşle ağdalı dil birleşince gözünüz korkabilir. Ancak sabırla ve acele etmeden okuduğunuzda farklı bir tat almaya başlıyor ve üst seviyede bir roman okuduğunuzu hissediyorsunuz. Bu nedenle okumanızı tavsiye ederim.
Sevgiyle kalın...
Tanıtım bülteninden...
Bir "ilk kitap", Türkçe edebiyatta yeni ve pırıltılı bir yazar... "Yeniçeriler kapıyı zorlarken" düşler üstüne düşüncelere dalan Uzun İhsan Efendi, kapı kırıldığında klasik ama hep yeni kalabilen sonuca ulaşmak üzeredir: "Dünya bir düştür. Evet, dünya... Ah! Evet, dünya bir masaldır." Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman. Hulki Aktunç'un önsözüyle...
Sayfa Sayısı: 238
Sürükleyici bir kitapmis tanımınıza göre m.Sorunlarin ve problem çözme odaklı kitaplar özellikle genç yaşta okutulmalı.Guzel tanıtım için teşekkürler editor
YanıtlaSilEvet, sürükleyici ve gizemli bir roman. Güzel yorumun için teşekkür ederim
SilBen okuyamadım ya çok zorlandım ama okuyacağım mutlaka
YanıtlaSilİlk kısımlardaki o tümseği aşarsanız akıp gidiyor. Biraz zorlayın bence :)
SilOkumayı düşündüğüm bir kitaptı. Tanıtım ve tavsiyeniz için teşekkürler.
YanıtlaSilUmarım büyük bir keyif alarak okursunuz.
SilSeverek okuduğum bir kitaptı, herkese de tavsiye ediyorum. Eğer okumadıysanız yazarın Amat adlı kitabı da böyle güzeldir..
YanıtlaSilAraya bir kaç kitap sıkıştırdıktan sonra neden olmasın. Tavsiyen için teşekkür ederim.
SilBu ara neseli kitaplar okuyasim var 😊
YanıtlaSilVar mı tavsiyen ?
SilMerhaba, blogunuzu ziyarete geldim. Benim blogumu yorum ve ziyaretinizle desteklerseniz sevinirim.
YanıtlaSil:)) Tabi ki, gelmeye çalışırım
SilSanırım düşünerek sakin sakin okunacak bir kitap. Zorlayan kitaplar bittiğinde nefis bir lezzet bırakabiliyorlar geride. Teşekkürler..
YanıtlaSilAynen. Araya sıkıştırılıp bir oturuşta okunabilecek bir kitap değil. En azından benim için öyle...
Silİhsan Oktay Anar ı çok severek okurum,en beğendiğim kitabı da Puslu Kıtalar Atlası olmuştu ve bu kitabı ben de blogumda tanıtmıştım.Bu arada haddimi aşmak gibi olmasın ama İhsan Oktay tarihçi değil, felsefeci.
YanıtlaSilBenim için zor olmasının yanında farklı bir deneyimdi. Yazara tekrar dönüp dönmemek konusunda da kararsızım ama iyi ki tanımışım dediklerimden. Icerik hakkımdaki hatamı düzelttiğin için de çok teşekkür ederim, mutlu oldum.
Sil