Nasipse Adayız


Ercan Kesal gerçekten büyük oyuncu. Abartıya kaçmayan tavrı ve olanca doğallığıyla izleyicinin üzerinde büyük etkiler bırakabiliyor. İlk oyunculuğunu Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da filmiyle yapıyor. Şehirden uzak bir köyün muhtarı rolünde karşımıza çıkıyor. Hazır yolu köye düşen savcıyı yakalamışken durmadan elektrikleri kesilen köyde gasilhanenin yetersiz olmasıyla dertleniyor. Daha sonra Hükümet Kadın da doğunun mahrumiyet bölgesinin yöneticisi olarak görüyoruz kendisini. Bu kez zamanının ve bulunduğu bölgenin çok ilerisinde bir lider olarak çıkıyor karşımıza.


Nasipse Adayız'da da konu yine yöneticilik. Bu kez de meslek hayatında başarıyı yakalamış bir doktorun belediye başkan aday adaylığı serüvenine ortak ediyor bizi. Bir taraftan halka kendini tanıtmaya çalışırken diğer taraftan parti yönetiminin gözüne girme çabasını izliyoruz. Hikayenin anlatımı o kadar bizden ki. Düğün salonlarında yapılan toplantılarda, sadece ayıp olmasın düşüncesiyle bedava ikramdan faydalanmaya çalışan konuyla ilgisiz kalabalıklar çıkıyor karşımıza. Dahası aday adaylarından bihaber parti yöneticileri, parti yönetimiyle arayı yapmaya çalışanları ve kendi çevresinin oyunu satmaya çalışanları izlerken üzülüyor insan. Sahi insan, tüm bu gayri ahlaki tavırları sineye çeken hatta kirli düzende kirlenerek savaşı kazanan biri belediye başkanı olmayı başardığında nasıl temiz kalabilir? sorusunu düşünmeden edemiyor. 



Nasipse Adayız, Ercan Kesal'ın kendi hikayesi. Filmin yönetmenliğini de yapıyor. 27. Uluslararası Altın Koza Film Festivalinde Uzun Metraj Film yarışmasında En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerini kazanan filmi aksiyon severler durağan bulabilir ama siyasi gündemi takip edenler sevecektir. 

Ercan Kesal gerçekten büyük oyuncu. Abartıya kaçmayan tavrı ve olanca doğallığıyla izleyicinin üzerinde büyük etkiler bırakabiliyor. İlk oyu...

Borsa Meraklılarına Trend Takipçisi


Youtube de gördüğüm bir yayın sırasında adını duyarak merak saldığım bir kitaptı. Hem bitcoin hem de normal borsanın bir arada konuşulduğu yayında borsa meraklılarının mutlaka okuması gereken kült bir kitap diye bahsedilmişti. Nasıl bir kült kitapsa, internetin altını üstüne getirdim ama ücretsizini bulamadım. Neyse ki çabamı gören bir yeğen kitabı hediye göndererek bu sorunu çözdü. Buradan kocaman teşekkür ediyorum kendisine...

520 sayfalık kitaptaki olay şu. Amerikalı yazarımız Michael W. Corel Amerikan borsasında alım satım yapan ve büyük portföyleri yöneten şahısları incelemeye almış. Kriz zamanlarında nasıl yol izlemişler, genel kuralları nelerdir, riski sevenlerin davranış kuralları, garanticilerin izlediği yol gibi bir çok farklı konuyu analiz etmiş. Derlemelerini kaleme aldığı bu kitap ise beklentisinin çok üstünde okur kitlesine ulaşmış.

Kitabın tamamını okudum. Yatırımlarınızı şu alanlara yönlendirin gibi somut bilgiler yok. Ama sonlarına doğru geçmişte yapılan yatırım örneklerini sansürlemeden vermiş. Daha da önemlisi, çok büyük paraları yöneten yatırım danışmanlarının hayat hikayelerini ve çıkarımlarını alıntılamış. Kriz anlarında nasıl tepki verdiklerini ve sonrasında çıkardığı dersleri anlatmış. 

Armut piş ağzıma düşçülere göre bir kitap değil. Ama konuya ilgi duyanlara önemli hayat dersleri verir. 

Youtube de gördüğüm bir yayın sırasında adını duyarak merak saldığım bir kitaptı. Hem bitcoin hem de normal borsanın bir arada konuşulduğu y...

İlginç Bir Mülakat Hikayesi: Metot


Bu aralar cep telefonuma indirdiğim Gain uygulamasıyla fazlasıyla haşır neşirim. Henüz duymayanlar için kısa bir bilgi vereyim. Gain etkileyici ve kısa videoları cep telefonlarından izletmeyi amaçlayan yeni bir platform olarak duyuldu ama Gain.tv üzerinden bilgisayardan da izlenebiliyor. Youtube, tik tok ya da instagramdan farkı ise platforma herkesin video yükleyememesi. Kullanıcılar genel anlamda izleyici konumunda. Haliyle bir sürü saçmalığın arasından seçkinleri bulmak yerine platformun süzgecinden geçen ve platformun hazırlattığı içerikler arasından seçmek daha az zaman kaybı anlamına geliyor.

Platformda üç, beş, sekiz dakikalık içerikler bulunabileceği gibi normal süreli dizilerde yayımlanıyor. Hatta kendi yapımları da oldukça kaliteli. Son izlediğim Metot'da bunlardan biri.


Dizi, büyük bir şirkete yönetici seçmek için yapılan mülakat metodunu konu alıyor. 4 bölümden oluşuyor ve toplamda iki saatten biraz fazla zamanınızı alıyor. Öyle aksiyonluk bir şey yok. Tüm olay bir odanın içinde geçiyor ama konuşmalar ve mülakat yöntemi beyin yakıyor.


İspanyol yazar Jodi Galceran'ın 2003 yılında kaleme aldığı Semaver Kumpanya adlı oyundan uyarlanan dizide Şebnem Hassanisoughi, Serkan Keskin, Mustafa Kırantepe ve Sarp Aydınlıoğlu'nu izlemeye doyamadım. 

Bu aralar cep telefonuma indirdiğim Gain uygulamasıyla fazlasıyla haşır neşirim. Henüz duymayanlar için kısa bir bilgi vereyim. Gain etkiley...

Sol Ayağım


Christy Brown düşününce bile ürpereceğimiz zorlukta bir hayat yaşamış. 13 tanesi hayatta kalabilmiş 23 çocuklu ailenin içinde beyin felçli olarak açmış gözlerini. Uzunca süre bedeninin hiç bir özelliğini kullanamayan sadece zihinden ibaret yaşam sürmüş.


İrlandalı Christy'in şansı annesi. Herkes vazgeçerken evladından vazgeçmemiş. İnşaat işçisi eşi ve çocuklarının maddi imkânsızlıklarına rağmen durmadan çırpınmış. Zamanla bu çırpınış sonuç vermiş ve bizim İrlandalı sol ayağını kullanmaya başlamış. Resim çizmekte dahil tüm işlerini sol ayağıyla yapmış. Sonunda kader yüzüne gülmüş ve idealist bir doktorun yeni geliştirdiği fizik tedavi yöntemiyle hayata daha sağlam tutunmaya başlamış. Kazandığı hayat mücadelesini de bu kitapta okuyucusuna anlatmış.


7'den 70' e herkesin okuyabileceği bol drama ve motivasyon yüklü bir kitap. Otobiyografik olmasından dolayı da fazlasıyla etkili. Bu arada Oscar ödüllü filmi de varmış...

Christy Brown düşününce bile ürpereceğimiz zorlukta bir hayat yaşamış. 13 tanesi hayatta kalabilmiş 23 çocuklu ailenin içinde beyin felçli o...