Fahrenheit 451 - Ray Bradbury


Kitap okumanın yasak olduğu bir toplum hayal edebilir misiniz? Yazar Ray Bradbury bunu 1951 yılında oldukça acımasız şekilde kurgulamış. 

İnsanların beyin yıkayıcı televizyon programlarını izlediği, düşünmenin ve kitap okumanın yasak olduğu gelecekteki bir toplumu konu alıyor hikaye. Toplumdaki itfaiye görevlileri yangın söndürmek yerine kitap yakmakta, itfaiye hortumlarından su yerine petrol akmaktadır.

Toplumun genel yapısının yanında hikaye itfaiyeci Guy Muntag' ın çevresinde özelleşiyor. 10 yıldır kitap yakan Montag işini iyi yapan ve amirleri tarafından sevilen biridir. Ancak günün birinde 17 yaşında hayatı sorgulayan genç bir kızla karşılaşır ve artık tüm hayatı değişir...

-İtfaiyecilerin uzun zaman önce kitapları yakmadığı ve ateşleri söndürdüğü doğru mu?
-”Ateşi söndürmek” mi? Kim söyledi bunu sana?
-Yaktığın kitapları hiç okumadın mı?

Hikayede aralara serpiştirilen mesajlarda kayda değerdi. Mesela televizyon programlarının edebiyatı öldürdüğü tespiti ayakta alkışlanacak türdendi.

Roman adını kağıdın tutuşma sıcaklığı olan 451 Fahrenheit'ten alıyormuş. Okuduktan sonra öğrendiğim bu bilgi acayip bir şekilde aydınlanmamı sağladı ve kitaba olan hayranlığımı artırdı. 

Son söz olarak kitabı blogunda şiddetle tavsiye ederek bende okuma isteği uyandıran Kitap Eylemi'ne teşekkür ederim. Sonrasında aynı şiddetli tavsiyeyi ben de size yapıyorum. Distopya türündeki bu kitabı, bu başyapıtı, bu şaheseri mutlaka okumalısınız.

Kitapla kalın...

Kitap okumanın yasak olduğu bir toplum hayal edebilir misiniz? Yazar Ray Bradbury bunu 1951 yılında oldukça acımasız şekilde kurgulamı...

Kehanetler Kitabı - Aytunç Altındal


Araştırmacı yazar Aytunç Altındal'ı tv programlarında, özellikle illüminati benzeri gizemli açıklamalarıyla tanımıştım. Ancak ilk kez bir kitabını okudum. 

Türk İmparatorluğunun Yıkılışına Dair kehanetlerin bulunduğu kitap 1423 de doğduğu bilinen Bizanslı tarihçi Nicalous Chalcocondyles tarafından el yazması olarak yazılmış. Bu el yazmasında 17 kehanet ve 28 Osmanlı tablosu bulunmaktaymış. Kitap daha sonraları Fransızcaya çevrilmiş.

Yazarımızın kitabı edinme hikayesi de bir hayli ilginç. 1976 yılında, Zürih' de bir Yahudi-Mason' un el altından kitabı sattığını öğrenir ve yunanlı alıcılardan çok daha fazla para ödeyerek alır. Aytunç Altındal aslında geleceği Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceği inancında olmasına rağmen o tarihteki öngörüleri merak eder. Ayrıca yazar havas ilmiyle kitapta geçen kehanetleri değerlendirme sürecinden geçirir.

Kehanetlerde geçen ve Osmanlı İmparatorluğunun içeriden çökeceği, sonrasında kurulan Türk imparatorluğunun 11. prensinin isminin 11 harfli olacağı (Abdullah Gül), 11. prens döneminde imparatorlukta büyük sarsıntılar yaşanacağı ve çökme sürecine gireceği öngörüleri birçok kişi tarafından hayretle karşılanmış.    



Yukarıda kitabın ilk figürünü görüyorsunuz. İşte buna benzer 16 tane daha figür, figürün epigramı, orijinal dildeki açıklaması ve Türkçe açıklaması bulunuyor. Bu figürden nasıl böyle bir açıklama çıkar konusunu anlayamasam da okurken zevk aldım.

İkinci bölümde ise Osmanlı tebaasının ve saray çalışanlarının kıyafetleri ve görevleri değerlendirilmiş.


Kitap içerik olarak günümüzden geriye bakıldığında sıradan gibi durabilir ancak yazıldığı dönem göz önüne alındığında oldukça etkileyici. Ayrıca okuru yormayan, sayfaları hızlıca çevireceğiniz bir kitap. Kehanet ve gizem meraklılarının severek okuyacağını düşünüyorum.

Hepinize bol kitaplı günler dilerim. 

Araştırmacı yazar Aytunç Altındal'ı tv programlarında, özellikle illüminati benzeri gizemli açıklamalarıyla tanımıştım. Ancak ilk ...

Siddhartha - Herman Hesse


Kitap, blog sözlük okuma grubunun 19. kitabı olarak karşıma çıktı. 

Kitabı bitirdikten sonra bakındığım internet sitelerinden anladığım kadarıyla Siddhartha Guatama isimli birinin hayatını konu alıyormuş. Siddhartha Guatama nam-ı diğer Guatama Budha, Budizmin kurucusu oluyormuş ve oldukça kutsal bir kişilikmiş. Doğum ve ölüm tarihleri tam olarak bilinmemekle birlikte milattan önce 563- 483 yılları arasında yaşadığı tahmin ediliyormuş. Prens olarak başladığı hayatına saraydan uzakta kendini arayarak geçirmiş. 

Siddhartha, Kapilavustu şehrinde hüküm süren Sakya hanedanına mensuptur. Babası Suddhodana kendinden sonra oğlu Siddhartha'nın kral olmasını istemektedir. Ancak Siddhartha babasının tüm karşı çıkmalarına rağmen kendini arama yolculuğuna çıkar. Bu yolculuk sırasında bir çok öğreticiyle karşılaşır. Bedeni ihtiyaçlarını sıfırlamayı öğrenir. Sonrasında gelen ani değişimle tamamen nefsini doyurmaya odaklanır ve bu yaşantısından çok sonraları öğreneceği bir oğlu olur. Sonrasında gelen dinginlikle tekrar inzivaya çekilir...

Roman olarak okuduğum kitabın aslında biyografi olduğunu yukarıda bahsettiğim bilgi kırıntılarından anladım. Haliyle hayal ürünü sandığım Sidharta'nın hayatının aslında yaşanmış olduğunu öğrenmek, kitabın etkileyiciliğini fazlasıyla artırdı.

Belki garip bir benzerlik olacak ama Mevlana ile Şems-i Tebrizi'nin  çıktığı yolculukta da bedeni ihtiyaçları en aza indirmek vardı. Demek ki ruhu eğitmenin ilk kuralı bedeni dizginlemekten geçiyor.

Sonuç olarak, kendini ve mutluluğu arayan bir prensin biyografisi sizleri de fazlasıyla etkileyecektir.

Sevgiyle kalın.

Kitap, blog sözlük okuma grubunun 19. kitabı olarak karşıma çıktı.  Kitabı bitirdikten sonra bakındığım internet sitelerinden anla...

Kum ve Köpük - Halil Cibran


Halil Cibran ile daha öncesinde Fırtınalar kitabı ile tanışmıştım aslında. Fırtınalar kitabının ilk bölümündeki biyografisinde anlatıldığı kadarıyla saygı duyulacak zor bir yaşam sürmesine karşılık, Osmanlı'ya karşı yaptığı çalışmalarla ben de antipati uyandırmıştı. 

Bu tarihte kalan antipatikliği bir kenara bırakıp, Kum ve Köpük' ün içinde neler varmış merakıyla çevirdim sayfaları. Hikaye beklerken aforizmalarla karşılaştım. Hani şu twitter gibi, birbirinden bağımsız ve alakasız tespitlerin oluşturduğu cümlelerden oluşuyor. 

Ben e-kitap olarak okudum ve sadece 33 sayfaydı ama basılı haliyle 158 sayfadan oluşuyormuş sanırım.  İçerik olarak aşk yoğunlukta olmakla beraber hayatın her alanına dair tespitler var.

Otobüste, dolmuşta, yurtta, evde, yatarak, oturarak hatta amuda kalkarak bile yorulmadan okuyabileceğiniz bir kitap...

Sevgiyle ve bol kitapla kalın...

Halil Cibran ile daha öncesinde Fırtınalar kitabı ile tanışmıştım aslında. Fırtınalar kitabının ilk bölümündeki biyografisinde anlatı...

Leyla'nın Evi - Zülfü Livaneli


Leyla aslında Osmanlı paşası torunudur. Annesi savaş yıllarında işgalci bir İngiliz subayına aşık olur ve bu yasak aşktan hamile kalır. Hamileliği sırasında İngiliz subay düştüğü pusuda öldürülür. Sevdiğini kaybeden Leyla'nın annesi kendi canına kıymak ister ama karnındaki çocuğu düşünerek vazgeçer. Leyla'yı dünyaya getirdikten sonra da hayata veda eder.

Leyla her ne kadar paşa torunu olsa da yasak aşkın gayri meşru çocuğudur. Bu nedenle aile yadigarı köşkün bahçesindeki küçük evde yaşamaya mahkum olur. Köşk el değiştirse de kimse bahçedeki küçük evin sahibine dokunmaz. Ta ki sonradan görme zenginler köşkü satın alana kadar. Ömrünü uşaklık yaparak geçiren Ali Yekta beyin oğlu Ömer köşkü satın almış, bağlantılarını kullanarak Leyla için akıl sağlığı yerinde değildir raporu alarak onu kapı dışarı atmıştır. Mahallenin gençlerinden olan ve tam zamanlı gazeteci olmaya çalışan Yusuf olayı duyar duymaz haberleştirmek için gelir. Bir zamanlar hayranlıkla izlediği kadın sokakta kalmıştır. Onu yanına alarak fakirhanesine götürür. Ancak Yusuf'un beraber yaşadığı Almancı kızı Rukiye bu duruma çok sinirlenir. 

Ali Yekta bey ise artık bambaşka bir hayata atılacağı beklentisindedir. Ömrünü uşak olarak geçirse de hayat ona gülmüştür. Oğlu Ömer'e uzun uzun evdeki hizmetçilere nasıl davranması gerektiğini ve nasıl asil olunabileceğini anlatır. Ancak bilmediği bir şey vardır. Gelini Ali Yekta beyi köşkte istememektedir. 

Almancı kızı Rukiye de kimlik bunalımındadır. Sahne adı olarak Roxy' i kullanarak İstanbul barlarında sahne alan grubun solistliğini yapmaktadır. Yusuf ile beraber yaşamaktadır ve maddi olarak zordadır. Leyla'nın da o eve gelmesiyle durum iyice zorlaşacaktır. Ancak hamile kalmasıyla her şey bir anda değişir.

Blog Sözlük Kitap Okuma Grubunun 18. kitabı ve benim de okuduğum ilk Zülfü Livaneli kitabı. Bu nedenle yazarın tarzı böyle midir bilemiyorum. Ama hikayede olay örgüsü fazlasıyla arka planda. Karakterler ise dosta dert yanar gibi yanıbaşınızda. Bütün karakterlerle rahatlıkla empati kurabiliyorsunuz. Asaletle basitlik, vakur duruşla sonradan görmelik ancak bu kadar güzel karşılaştırılabilirdi.

Severek okuyacağınız kitaplardan.

Keyifli okumalar...

Leyla aslında Osmanlı paşası torunudur. Annesi savaş yıllarında işgalci bir İngiliz subayına aşık olur ve bu yasak aşktan hamile kalır...