İrade Terbiyesi



Yazar kitabında, iradenin başarıya giden yolda en önemli faktör olduğu varsayımından yola çıkarak iradeyi güçlendirmek ve yönetmek üzerine odaklanır. Sınıf, din, dil ayırmaksızın herkesin içinde bulunan iradenin kişi tarafından keşfedilmesi ve eğitilmesi durumunda gelişimin ve hedefe ulaşmanın kaçınılmaz olduğunu savunur. Engellerle başa çıkabilen ve kendini sürekli olarak motive eden bireyin sürekli olarak gelişeceğini anlatmaya çalışır. 

Yazarın üslubu oldukça net ve serttir. Örneklerden yola çıkmak yerine benim doğrularımı uygulayın ve sonuca ulaşın netliğindedir. Çünkü bu doğrular evrenseldir. Vizyon oluşturma, hedefe sadık kalma ve ulaşma gibi alanlarda başucu sayılabilecek bir eser ortaya koyar. Eğitimci kişiliğinin etkisiyle olsa gerek, insan hayatında iradenin her şeyden önemli olduğunu kanıksatır.  

Kitabın okurunu motive eden tarafı da bir hayli fazla. Ama kitap bittikten sonra okuduklarınızın etkisiyle bir plan yapmaya kalktığınızda fazlasıyla robotlaştığınızı fark ediyorsunuz. Hedefe her ne olursa olsun tam odaklanarak ve bitmeyen bir motivasyonla ulaşmak, sonrasına yeni hedeflere aynı disiplinle koşmak her psikolojinin kaldırabileceği bir yarış olmasa gerek...

Son söz. Cemil Meriç'in disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim dediği eser, başarıya giden yolda motivasyon kaynağı ve yolunuz aydınlatabilecek önemli bir rehber özelliği taşır. Etkilenerek okudum. 

Yazar kitabında, iradenin başarıya giden yolda en önemli faktör olduğu varsayımından yola çıkarak iradeyi güçlendirmek ve yönetmek üzerine o...

Gizli Bahçe


Frances Hodgson Burnett'ın "Gizli Bahçe" kitabı, çocuk edebiyatının en unutulmaz eserleri arasında sayılır. Sıradan ve iç dünyası yaralı üç ana karakterin hayatlarını nasıl değiştirdiğine dair etkileyici bir hikaye sunar. Mary Lennox, başlangıçta kaprisli ve kibirli bir çocuk olarak tanıtılırken, malikanedeki gizli bahçeyi keşfetmesiyle dönüşüm geçirir. Colin Craven, fiziksel ve duygusal olarak kırılgan bir çocukken, bahçenin mucizesiyle kendine olan güvenini keşfeder. Dickon Sowerby ise doğaya olan bağlılığı ve içindeki iyilikle diğer karakterlere ilham verir. 

Hikaye, doğanın insanların ruhunu ve zihnini nasıl iyileştirebileceğini özümsetir. Gizli bahçenin keşfiyle birlikte, karakterlerin iç dünyalarında bir dönüşüm başlar. Doğa, onları yeniden canlandırır, umut verir ve hayata bağlar. Yazarın betimleme gücü sayesinde de okur kendini karakterlerin arasında hisseder.

Eserin içsel gelişime verdiği önem ve umudun gücü vurgusu, zamanın ve mekanın ötesinde her yaştan okur için motivasyon kaynağı olur. 

***

Frances Hodgson Burnett'ın "Gizli Bahçe" kitabı, çocuk edebiyatının en unutulmaz eserleri arasında sayılır. Sıradan ve iç düny...

Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı



Kitap, Charles Mackay tarafından yazılmış ve finansal balonlar, kitle davranışları ve toplumsal yanılgılar gibi konuları ele alır. İnsanların nasıl kalabalıkların etkisi altında yanılgılara düştüğünü ve bu yanılgıların nasıl kitlesel çılgınlıklara dönüştüğünü anlatır.

Kitap, tarihte gerçekleşmiş üç büyük finansal balonu inceler: Tulipomania, Mississippi Buharı ve Güney Denizi Balonu. Bu balonların nasıl oluştuğunu, insanların nasıl etkilendiğini ve sonuçlarını detaylı bir şekilde açıklar.

Mackay, kitapta ayrıca cadı avları, kâhinlik, falcılık gibi konuları da ele alır. Bu konuların insanların nasıl yanılgılara düşmesine ve kitlesel çılgınlıklara yol açabileceğine dikkat çeker.

"Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı" kitabı, finansal piyasalarda yatırım yaparken dikkat edilmesi gereken önemli noktaları da vurgular. Yatırımcıların, kararlarını objektif verilere dayandırmaları ve kalabalık psikolojisinden etkilenmemeleri gerektiğini belirtir. Bunun bir zenginin İstanbul dan Hollanda'ya götürdüğü lalenin nasıl spekülasyon aracına dönüştüğünü çok güzel örnekler.

Kitap, gerçek olayların anı tarzında yazılmasıyla okuyucuyu kendine bağlarken kitlesel yanılgılar konusunda derin bir anlayış kazandırır. Finansal piyasalara ilgi duyanlar, insan davranışlarını anlamak isteyenler ve tarih meraklıları için önemli bir kaynak niteliği taşır.

***

Kitap, Charles Mackay tarafından yazılmış ve finansal balonlar, kitle davranışları ve toplumsal yanılgılar gibi konuları ele alır. İnsanları...

Dervişin Teselli Koleksiyonu



Bakmayın zaman ilerlerken ortaya çıkan teknolojik gelişmelere. İnsanoğlunun başından geçen olayların yarattığı tahribatlar neredeyse aynı. Nerden mi anlıyoruz? Belki yüz yıl önce yaşamış, adı sanı bilinmeyen birinin hatıratlarını okuduğumuzda görüyoruz benzer duyguları yaşadığımızı. Bazen de bir dünya klasiğini okurken anlıyoruz içinde bulunduğumuz durumu. Aynı duyguları yaşan insanları gördükçe, içten içe sevinirken acaba antidepresansız ve psikologsuz nasıl başa çıktılarını düşünmeden edemiyoruz.

Dervişin Teselli Koleksiyonu, Doğu'dan Batı'dan 99 Teselli alt başlığıyla ilaçsız teselliler öneriyor. İnsanın başına gelebilecek musibetlere nasıl dayanabileceği, nasıl değerlendirmesi gerektiği üzerinde tavsiyelerde bulunuyor. Genel tavsiyeler ayet ve hadisler üzerinden ilerlese de ünlü düşünürlerin benzer çıkarımlarına da sıklıkla yer veriyor.

Yazar bir yerde -aydınlanmamı sağlayan- kendinize dışardan bakmayı öğrenmelisiniz tavsiyesinde bulunuyor. Öyle ya, olayların içine fazla giren birinin tüm detayları görmesi mümkün olamıyor. Eksik kalan parçalar da onun doğru kararlar vermesini engelliyor. Oysa başkasının yaşadığı zorluklara dışarıdan bakan biri "ben olsaydım..." çıkarımıyla ne de güzel tercihlerde bulunuyor.

Beni etkileyen diğer tavsiyesinde de başınıza gelen musibetlere üzülmeyin diyor. Tüm günleriniz rutin geçseydi ne sıkıcı bir hayatınız olurdu. Hayatlarının sorunsuz geçmesi için mücadele eden insanların, özlem duydukları heyecanı başkalarının hayatını anlatan filmlerde aramaları ne kadar da manidar. Öyleyse kendi rolünüzün sonuna geldiğinizde nasıl bir film görmek isterdiniz sorusunun cevabını arayın. Yaşadığınız sorunlardan korkmayın ve hayatınızı yaşayın tesellisinde bulunuyor.

Okuduğunuza değecek güzel kitaplardan...

Bakmayın zaman ilerlerken ortaya çıkan teknolojik gelişmelere. İnsanoğlunun başından geçen olayların yarattığı tahribatlar neredeyse aynı. N...

Olmadı Baştan Alalım


Bazen hayatın zorlaması, bazen de gönüllü tercihlerimizle bu günümüzü var ediyoruz. Yeni yollar, yeni arkadaşlıklar hatta yeni hayatlar kurarak günümüzü şekillendiriyoruz. Peki ama farklı tercihlerimiz olsaydı nasıl bir hayat yaşardık sorusu sizin de aklınızın ucundan geçmiyor mu?

Jemma Forte, beklentilerini karşılamayan Türk okurlarınca yerden yere vurulan romanında bu konuyu ele alıyor. Olmadı Baştan Alalım romanının başında kahramanımız Jeniffer'e trafik kazası geçirterek onu hastane odasına hapsediyor. Sonrasında aldığı ilaçların da etkisiyle kahramanımız hayal aleminde hayatına giren eski sevgililerini tercih etseydi nasıl olurdu sorusunun cevabını yaşıyor. Hovarda sevgiliyse aşk dolu sefil hayatı, iş düşkünü sevgilisiyle yüksek sosyete içindeki duygusuz hayatı...

Yazarımız bilim kurgu konusunu ilaç etkisiyle hayal alemine taşıyarak gençlik romanına büründürmüş. Üç sevgiliyle de yaşamanın tadına varmış. 

Bazen hayatın zorlaması, bazen de gönüllü tercihlerimizle bu günümüzü var ediyoruz. Yeni yollar, yeni arkadaşlıklar hatta yeni hayatlar kura...

Hata Neredeydi



Bir zamanların her konuda kendini ispatlamış İslam coğrafyasının kadim medeniyetleri nasıl olmuştu da takipçi durumuna düşmüştü? Tarihçi yazar Bernard Lewis Doğunun 300 yıldır cevabını aradığı soru alt başlığıyla Hata Neredeydi kitabında bu konuyu irdeliyor.  

Yazarın tespitlerine göre, bir zamanlar ilim Çin de de olsa gidip alınız anlayışındaki İslam dünyası keşifleriyle insanlığı aydınlatırken Hristiyan dünyası cadı avlarıyla, engizisyon mahkemeleriyle gelişime direniyor hatta dünya yuvarlak dediği için Galileo'yu idam ediyordu. Zaman ilerledikçe İslam dünyasında da akıl almaz olaylar görülür oldu. Her yeni keşif karşısında aşılması güç dirençlerle karşılaşmaya başladı. Her yeni icadın kendisini işsiz bırakacağından korkanlar güçlü lobiler etrafında toplandı. Şeytan icadı kavramını kendilerine siper etti. Sırf bu nedenle İbrahim Müteferrika'nın matbaası 300 yıl geç geldi. Hristiyan batı dünyası ise Rönesans ve reform hareketlerine çoktan sarılmıştı. İslam dünyası atık lokomotif olma özelliğini kaybederek vagona dönüşmüştü...

Kendine dışarıdan bakmayı başaramayan insan ve toplumların gerçeği görmesi mümkün değildir. Bu açıdan yazarın tespitleri ve kitabın sonlarına doğru verdiği tavsiyeler kayda değer.

Bir zamanların her konuda kendini ispatlamış İslam coğrafyasının kadim medeniyetleri nasıl olmuştu da takipçi durumuna düşmüştü? Tarihçi yaz...

Kahve Soğumadan Önce


Geride kalanlarla hasret giderme, tarihe yön veren hayatları görme ya da tarihin seyrini değiştirme şansını yakalama. Sebebi ne olursa olsun insanoğlunun en büyük hayali zaman yolculuğu...

Tiyatro oyunlarıyla bilinen Japon yazar Toshikazu Kawaguchi ilk romanında bu konuyu daha kısıtlı şartlarda irdelemiş. Tokyo'nun ara sokaklarında az bilinen bir kafede ikram edilen kahve soğuyana kadar geçmişe gidebilseydiniz neler yapabilirdiniz sorusuna cevap aramış. Muhtemelen tiyatro oyununa çevrime düşüncesiyle seyahat şartlarını oldukça zorlamış. Geçmişe gittiğinde yapacaklarının geri döndüğünde hiç bir etkisinin olmadığını bilerek, sadece o kafede bulunan bir koltuğa oturma şansı yakaladığında, daha önce o kafede buluştuğun biriyle ve yine o kafenin geçmişine gidebilirsin.

Hikayelerde geçmişe giden kahramanların pişmanlıklarından kurtulma, kendini affettirme, anlam veremediklerini anlama çabasıyla seyahate çıktığını görüyoruz. Yazar daha ilk hikayenin sonunda güzel bir öneride bulunuyor. 

Bu güne faydasını olmadığını bilerek büyük mücadeleler sonunda geçmişe gitmektense, hiç zorlanmadan bu güne değer vererek geleceğini güzelleştirmek daha mantıklı değil mi? (Seyirciler hep birlikte ayağa kalkarak alkışlamaya başlar)

Geride kalanlarla hasret giderme, tarihe yön veren hayatları görme ya da tarihin seyrini değiştirme şansını yakalama. Sebebi ne olursa olsun...

Nerede Kalmıştık ?


Deprem bölgesi görevi, seçim yoğunluğu, sağlık sorunları derken dalından düşen yaprak misali savrulup duruyorum bu aralar. Gündemin de etkisi var bunda. Distopya romanı tavrından gram taviz vermedi. Deprem sonrası yapılan seçimden anlaşılacağı üzere üzere tam ortadan yarıldık. Üstüne bir de depremin yaraları sarılamadan sel felaketiyle uğraşmaya başladık. Biz bunları zaten kanıksadık da kafayı kaldırıp bakınca dünyada da acayip şeylerin olmaya başladığını gördük. 

Mesela NASA geçenlerde video paylaşımlı açıklama yaparak ufoların varlığını kabul etmiş ama çok net bir açıklama yapamamış. Zorunlu aşılardan olan hatta bir ara bu aşıyı yaptırmayanların AB ülkelerine alınmayacağı haberleri paylaşılan BionTech'e de dava açılmış. Aşı karşıtlığıyla bilinen davacının avukatı covid19 aşısının kalıcı yan etkileri olduğu iddiasındaymış. Bir de yapay zeka konusu var ki aldı başını gidiyor. Sanal müşteri hizmetleri mi dersin, googlenin yerini alacağı düşünülen ChatCPT türü yazılımlar mı, yoksa Isaac Asimov romanından çıkmış gibi duran insansı robotlar mı? Hatta 2070 lerde robotik insanlara evrileceğimiz iddiaları da görünür olmaya başlamış...

Çıkardığım sonuç; gündemin içine fazlasıyla girmek ya da habere maruz bırakılmak hayatı boktanlaştırıyor. Böyle anlarda kendi kabuğuna çekilmenin, kitap okumanın ve blog yazmanın inanılmaz rahatlatıcı etkisi özleniyor. Kitap bir şekilde okunuyor da bloga koşarken araya giren zaman oldukça zorluyor. Yabancılaştığın sayfana bir şekilde tekrar ısınman gerekiyor. Bunun için de biraz yalnızlık ve biraz da dinginlik aranıyor. 

Deprem bölgesi görevi, seçim yoğunluğu, sağlık sorunları derken dalından düşen yaprak misali savrulup duruyorum bu aralar. Gündemin de etkis...

Babil'in En Zengin Adamı



Babil şehri milattan önce 1894 yılında bugünkü Irak topraklarında kuruluyor. Kurulduğu tarihlerde Arkad İmparatorluğu'na bağlı küçük bir şehirken, Hammurabi döneminde gelişip büyüyerek imparatorluk haline dönüşüyor. O dönemlerde yeraltı kaynaklarının zenginliği bilinemediği için tamamen ticaret ve mühendisleri sayesinde dönemin en zengin şehirlerinden biri haline geliyor. İnsan zekasının parıldadığı imparatorluk, İştar kapısını, Babil Kulesini ve bugün dünyanın 7 harikasından biri sayılan Babil Asma Bahçelerini insanlığa hediye olarak bırakıyor. 


Babil İmparatorluğu'nun varlığını sürdürdüğü dönemlerde, insan hayatı için ekonomi çok önemli bir hal alıyor. Öyle ki borcunu ödemeyen biri köleye dönüşebilirken, para biriktiren bir köle ise özgürlüğüne kavuşup zengin olabiliyor. İşte o dönemden günümüze ulaşan tabletlerin birinde adı geçen Babil'in Kervan Taciri Arkad'ın hikayesi bu kitapta anlatılıyor.


Hikayemiz, artık zenginliğin dibini sıyıran yaşlı Arkad'ın, hükümdarının isteği üzerine eğiticilerin eğiticisi tavrıyla küçük bir grup insanı yetiştirmesini konu alıyor. Hem kendi yaşadıklarını, hem çevresindeki zenginlerin hayat felsefesini öğrencilerine aktarıyor.   


Kitaptan küçük bir alıntı; Arkad'a göre olan Altının Beş Yasası..


1- Altın, kendi ve ailesinin geleceği için servet yapmak üzere gelirinin onda birini bir kenara ayıran herkese seve seve ve artarak gelir.
2- Altın, kendisine karlı bir iş bulan akıllı sahibi için dirençle ve istekle çalışır; otlaklardaki sürüler gibi hızla çoğalır.
3- Altın, nasıl yatırım yapılacağını bilen akıllı adamların sözlerine kulak vererek yatırım yapan dikkatli sahibinin koruculuğuna tutunur kalır.
4- Altın, bilmediği, görmediği işlere ya da amaçlara yatırım yapan ya da bilenlerin öğüdüğünü almayan kimselerden kaçar.
5- Altın, kendisini olanaksız kazançlar için zorlayan ya da üçkağıtçıların dolandırıcıların çekici önerilerine kapılan ya da kendi deneyimsizliğine ya da romantik yatırım güçlerine emanet eden adamlardan uzak durur.

 Arkat'ın sadece bu 5 öğüdü değil, diğer deneyimleri de yabana atılmamalı... 

Babil şehri milattan önce 1894 yılında bugünkü Irak topraklarında kuruluyor. Kurulduğu tarihlerde Arkad İmparatorluğu'na bağlı küçük bir...

Deli İbram Divanı


Kitabı geçen senin sonlarına doğru Ayın Aydınlık Yüzünün blogunda görmüştüm. O da başka bir instagram kitap sayfasından gördükten sonra okuyarak beğenmişti. Sosyal medyanın gücüyle okuma listeme giren kitaplardan yani.


Deli İbram ile Divan'ı aynı başlıkta görünce aklıma hemen 18. Osmanlı Padişahı Deli İbrahim geldi. Kitabı okuma listeme eklememe neden olan paylaşımda konu yeterince açıklanmış, balıkçı kasabasında geçtiği filan anlatılmıştı aslında.  Yine de satır aralarında geçmişe gideceğimizden ve 18. padişahımızın nasıl delirdiğini, divanında neler konuştuğunu irdeleyeceğimizden o kadar emindim ki. Olmadı...


Hikaye asker ocağında atları tımar eden Osman'ın yanına götürür bizi. Osman'ın komutanı boşanmak üzere olan eşine kıyafet diktirmek ister.  Terzilik yeteneği olduğunu öğrendiği Osman'ı yanına alır ve hayatını anlattırır. Böylece 12 yaşındaki Osman'ın sahil kasabası olan Köstence deki hayatına götürür okuru. 1950 ler Türkiye'sinde Osman'ın hayatından yola çıkarak fakirin nasıl daha da fakirleşirken zenginin yolunu bulduğunu, sınıflar arası ayrımı, kurulan rant düzenini, rant uğruna doğanın ve canlıların yok edilişini,  Osman ile Leyla'nın aşkını okuruz. Yazar kitabın sonunda Osman'ın komutanın hikayesine de tekrar dönüş yapar. Hikayemizdeki Deli İbram ise boynunda deve çanıyla gezen kasabanın delisidir. Alt metinde kalmasına rağmen zaman zaman adaletin ve iyiliğin sembolü olarak karşımıza çıkar. Çok büyük adamdır.


Güzeldi.

Kitabı geçen senin sonlarına doğru Ayın Aydınlık Yüzünün blogunda görmüştüm. O da başka bir instagram kitap sayfasından gördükten sonra oku...

Yıkıldık...

1999 Düzce depreminden sonra akıllarımıza kazınmıştı aslında. Felaketi yaşayarak öğrenmiştik. Ders çıkardığımızı zannettik. Akıllarımızda hep gelecek Marmara depremi vardı ve ülkemizin her yerinde depreme dayanıklı konutlar yaparak hazırlanmalıydık. Hazırlanamamışız



06 Şubat 2023 günü saat:04.17 de Kahramanmaraş'ın Pazarcık İlçesinde meydana gelen 7.7 şiddetindeki depremle ağır yara aldık. Daha ne olduğunu anlayamadan bölge için kenetlenmeye çalışırken, ilk depremin tetiklediği düşünülen Kahramanmaraş'ın Elbistan İlçesinde 9 saat sonra meydana gelen 7.6 şiddetindeki depremle tamamen yıkıldık. 10 ilimiz ciddi şekilde etkilenirken bir çok şehirde ve Suriye başta olmak üzere Mısır'a kadar bir çok ülkede de hissedildi. Paylaşımı hazırladığım dönemde remi rakamlara göre ölü sayısı 40.000'i aşmıştı. Uluslararası kuruluş ve ülkelerden yardım çağrısı anlamına gelen en yüksek seviye (4.) yardım çağrısında bulunduk. Tarihi düşmanlarımız olarak bildiğimiz İsrail, Yunanistan ve Ermenistan bile kurtarma ekiplerini gönderdi.



Uyarılarını dikkate almadığımız uzmanları bir kez daha dinlemeye karar verdik. Teknik olarak mesele basitmiş. Güneyde bulunan Afrika ve Arabistan levhası üzerinde yaşadığımız toprakları sürekli olarak kuzey yönünde iteklerken, kuzeyde bulunan Avrasya levhası bunu engelliyormuş. Arada sıkışan ve diğer levhalara göre küçük kalan Anadolu levhası ise baskılardan kurtulmak için her sene güney batıya doğru 2 cm hareket etmesi gerekiyormuş. Bu hareket levhaların birbirine takılması sonucu durduğunda fay hatları üzerinde gerilim yüklenmesine neden oluyormuş. Yüzyıllar boyunca biriken gerilimin dayanamayarak bir anda kırılmasıyla da...


2022 de yayımlanan ve 2023 ün felaketler senesi olacağını söyleyen videolu paylaşımlar görmeye başladım. 2019 dan beri felaketler eksik olmuyor zaten. Daha ne olacaksa... Bu sene seçimleri konuşacağımızı düşünürken geldiğimiz noktaya bak. Dayanılır gibi değil... 

1999 Düzce depreminden sonra akıllarımıza kazınmıştı aslında. Felaketi yaşayarak öğrenmiştik. Ders çıkardığımızı zannettik. Akıllarımızda he...

Sene Olmuş 2023


Sıradan hayatlarımızın distopyaya evrilmesi 2019'un sonlarında başlıyor sanırım. Arkadaş muhabbetinde Adnan hoca ve kedilerinin alınmasını milat kabul etsek de işin aslı öyle değil.  Ne olmuştu 2019'un sonlarında? Avusturalyalı yetkililer yaklaşan su kıtlığına çözüm olarak 5000 deveyi katletmiş, peşi sıra gelen devasa yangınlarla baş edememişlerdi. Doğaya ve canlılara bu kadar acımasız ve hor davranırsan karşılığını alırsın azizim. Hep ben vurayım ama karşı taraf sessizce beklesin olmaz. Olmadı da zaten. 


Ortalığı korona belası sardı bir anda. Test aşamaları tamamlanmayan aşılara acil kullanım onayı verilerek herkes aşılanmak zorunda bırakıldı. Aşı olmayanların aşı olanların hayatlarını riske attığı baskısı kuruldu. Aşıların faydasını ya da işe yarayıp yaramadığı tartışmasını konunun uzmanlarına bırakıyoruz elbette. Ama 2022 nin sonlarına geldiğimizde gribal belirtiler gösteren hastalığın etkilerinin 2 ay gibi uzun bir süre geçmediğine şahit olmaya başladık. Kalp krizlerinde de anormal artışların olduğu dedikodusu hat safhada. Anlayacağınız ortalık toz duman. Her yer komplo teorileriyle doldu taştı. Bu arada komplo teorisyenlerinin bu kadar popüler olduklarına daha önce hiç şahit olmamıştım. Neyse...


Sene olmuş 2023... Yakın gelecekte her şeyin düzeleceği beklentisinden midir bilinmez ama zaman artık çok daha hızlı akıyor sanki. Neredeyse hiç bir şeye yetişemiyormuşum hissi her yanımı sarıyor. Belki de bu psikolojiyle 2022 yılı blogum için de çok boktan geçti. Okuma sayım düştü, kendimi geliştirme çabam sıfırlandı. Sanırım tek güzel yanı ilk kez bir blog etkinliğine katılmış olmamdı...


Her ne olursa olsun enseyi karartmak yok. Yapılamasa da yeni hedefler belirlemeye ve peşinden koşmaya devam...

Sıradan hayatlarımızın distopyaya evrilmesi 2019'un sonlarında başlıyor sanırım. Arkadaş muhabbetinde Adnan hoca ve kedilerinin alınması...