İki Bin Yirmi İki


2021 de bitti ve incinmeye devam ediyoruz. Hala coronarivüs belasıyla uğraşıyoruz. Gerçi maske - mesafe kurallarına sıkı sıkıya uyan da pek kalmadı gibi ama insanları da anlıyorum. Herkes bıktı artık. Tam virüs kontrol altına alındı derken varyantların yayıldığı bilgisi geliyor. Şimdi de 70 kat daha hızlı yayılan omicron varyantı en baskın korona vakası olarak görülüyormuş. Yetmiyormuş gibi ekonomiye de bi haller oldu. Dolar aniden 18 lere tırmandı sonra bir gece de %30 değer kaybetti sonra yine yukarıya doğru hızla... İmdaat...


Geçen sene Turk telekom abonelik taahhüdüne karşılık bana busuu uygulaması hediye etmişti. Günlük 10 dk çalışmayla ingilizce öğrenilebileceğini savunan uygulamalardan. Baya da üzerinde durdum ve ilk iki sertifikasını da aldım. Sonrasında tıkandım ve nedense verimsiz olduğunu, uygulama yerine kitap okumanın daha faydalı olabileceğini düşünmeye başladım. Lafı fazla uzatmadan kitap okumanın çok daha faydalı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ayrıca senenin sonuna doğru fark ettiğim FK Language youtube kanalındaki elemanı daha anlaşılır ve bizden buldum. Eğer sınavlara hazırlanan biri değilseniz ve amacınız sadece benim gibi hayatına renk katmaksa fazlasıyla yeterli.


Bana gelince geçen seneden çıkardığım dersleri ilk 6 hatta 7 ay ciddi ciddi uyguladım. Takvim üzerinde kendimce artılar eksiler atarak ilerledim. Faydasını gördüm aslında ama bir süre sonra mental yorgunluk dedikleri boşvermişlik duygusuna kapıldım. Motivasyonumu filan kaybettim. Bu nedenle de kitap okuma ve blog paylaşımı konusunda en sönük yıllarımdan biri oldu. Bunun yanında yaklaşık 1500 sayfalık marifetname'yi bitirmiş olmam en başarılı olayımdı. Düşünün artık. 


Barış Özcan'ın zinciri kırma videolarından ilham alarak başladığım takvime işaret koyma olayına bu yılda devam etmeyi düşünüyorum. Hedefler tabi ki aynı düşük seviyeden devam edecek. Günlük yarım saat kitap, 10 dk egzersiz, 10 dk yabancı dil gibi ama bunun bile insanı ne kadar ilerlettiğini yaşayarak görüyorum. Özetle devamlılık her şeydir azizim. 


Son olarak sonuna kadar sabırla okuyan arkadaşım. Umarım 2022 hepimizin bol bol anı biriktirdiği, sağlıkla, huzurla ve mutlulukla geçirdiği bir yıl olur. Mutlu yıllar. 

2021 de bitti ve incinmeye devam ediyoruz. Hala coronarivüs belasıyla uğraşıyoruz. Gerçi maske - mesafe kurallarına sıkı sıkıya uyan da pek ...

Son Öpüş


1906 yılında doğmuş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde okumuş. Servet-i Fünün dergisinde yazmaya başlamış ve Yedi Meşaleciler grubunun tek hikayecisiymiş. Gazetecilik yapmış, yazı işleri müdürü olmuş.  Daha 38 yaşında yedek subay olarak askerliğini yaparken tifüsten ölmüş. Adını ilk kez duyduğum hikayecimiz Kenan Hulusi Koray'dan bahsediyorum. Ne yazık ki hakkında ödev için hazırlanmış biyografiler dışında pek bir şey göremedim internette de. Hani bir blog yazısı olur, edebiyat dergisinde güzel bir derleme yapılmıştır diye bekledim ama yok. Rastlayamadım. 

Son Öpüş, yazarın okuduğum ilk hikayesi. Doğunun ücra bir yerindeki Haçdağı köyüne götürüyor okurunu. İnsanı ürperten bir kasvet bürüyor her yanı. Kışın tüm yolların kapanması, köye kurt dadanması yetmezmiş gibi eşkıyalar bir yandan, jandarmalar diğer yandan. Dahası, geleceği herkesçe bilinen felaketin, korkuyla bezenmiş çaresizlikte beklenmesi...

Fazlasıyla bizden. Sevdim...

1906 yılında doğmuş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde okumuş. Servet-i Fünün dergisinde yazmaya başlamış ve Yedi Meşaleciler grub...

Bir Büyücünün Çocukluğu


Kısa hikayelerden hatta masallardan oluşan Hermann Hesse kitabındaki masalın adıdır Bir Büyücünün Çocukluğu. Muhtemelen yayıncı kitapevi masalları derledikleri kitaba da aynı ismi vermiştir. Ama internetten araştırma yapmak için gelen arkadaşlar, bu tahmini lütfen bilgi olarak kullanmayalım, araştırmalarımıza kaldığımız yerden devam edelim.


Kitapta bir çok masal var. Konuların neredeyse ortak bir noktası yok. Sadece yazarın mistik yazım tarzı tüm hikayelerde kendisini fazlasıyla hissettiriyor. Bunun yanında Yalancı Çoban'ımızı kitabın içindeki Kral Yu'da görmek inceden bir tebessüme neden oluyor. Bense en çok bir şehrin kuruluşunu, büyümesini, zirveye ulaşmasını ve yok oluşunu anlatan Kent'i sevdim. Naparsanız yapın başa dönersiniz mesajını iliklerime kadar hissettim. Bu nedenledir ki doğanın zaferini simgeleyen baskın fotoğrafı bu yayına yerleştirdim. Aferin bana. 


Kent'i okuyup kitabı kenara bırakmakta olmaz tabi. İçinde daha bir çok masal var. Bazıları çok muğlaktı. Biraz dikkat dağınıklığımın da etkisiyle anlamakta zorladım. Bazılarını ise bu da iyiymiş duygusuyla bitirdim. 


Kitabı merak edenler için, kitaptaki masalları üşenmeden tek tek anlatan çok güzel bir blog yazısıyla baş başa bırakıyorum. Buradan Buyrun


Kitapla kalın...

Kısa hikayelerden hatta masallardan oluşan Hermann Hesse kitabındaki masalın adıdır Bir Büyücünün Çocukluğu. Muhtemelen yayıncı kitapevi mas...

Yalnızlık ve Aşk'ın Romanı Bukre


Çok fazla ön bilgi edinmeden başlamıştım romana. Nasılsa kitabı okuyunca anlarım düşüncesiyle "Bukre" nin anlamına bile bakmadım. Kitabı bitirdim bitirmesine ama Bukre hakkında, romanın baş karakteri olması dışında google amcaya sorana kadar hiç bir fikre sahip olamadım.


İlk kez kitabını okuduğum Kahraman Terzioğlu'nun eski bir radyocu olduğunu, aşk ve yalnızlık üzerine şiirler yazdığını öğrenmemle tüm taşlar yerine oturdu. Radyo candır ve dinlemeyi severim. Yalnızlık ve aşk ikilisi ise her insanın bunalım anlarında yardımına koşan iki mükemmel duygu değil midir? Al sana müthiş bir terapi...


Kitap için ön bilgi isteyenlere... Ağırlıklı olarak Bukre, Selim ve Cem üçgeninde ilerleyen romanda, zaman zaman Uğur ve Rüya karakterleri de kadraja giriyor. Lise çağlarındaki akranların hayatları üzerinden, karşı cinsten olan iki dostun yanına bir aşkın nasıl konumlandırılabileceği üzerinde kafa yoruluyor ve tarafların duyguları paylaşılıyor.  Biraz duygusal, fazlasıyla melankolik...

Çok fazla ön bilgi edinmeden başlamıştım romana. Nasılsa kitabı okuyunca anlarım düşüncesiyle "Bukre" nin anlamına bile bakmadım. ...

Metafizik


Kitabı çok saygıdeğer yeğenimin bana emanet ettiği kitaplar arasında gördükten sonra okumaya karar vermiştim. Her şeyden önce ismindeki albeni okuduktan sonra bir üst seviyeye geçecekmişim hissi veriyordu. Ta ki kitabı okumaya başladıktan sonra yaşadığım ne anlatıyo lan bu sersemliğine kavuşana kadar.


Google amca metafiziği felsefenin bir dalı olarak nitelendiriyor ve bilimin ötesinde olan olarak tanımlıyor. Bense fiziğin felsefeyle daha zor ve karmaşık hale getirilmesi olarak yorumladım. Yukarıdaki resimden de anlaşılacağı üzere garip garip başlıklar üzerine kafa yormalar fazlasıyla boş iş gibi geldi. Mesela Fatih Sultan Mehmet'ten bahseden birinin onun bebekliğinden mi, gençliğinden mi, yoksa ölüm öncesi halinden mi bahsettiği, bir insanın bebekliği ile yaşlı halinin aynı insan mı olduğu üzerinde güzelce kafa yorduğunuzu düşünün. Tamam düşündük de noldu şimdi dumuruna uğradıysanız bendensiniz.  


Neyse ki yazarımız kitabın sonunda benim gibi okurların zihnini okumuş ve ön söz niteliğindeki kitabın yazım amacını güzelce açıklamış. Çok büyük saygı duydum. Sonuç olarak bu konular ve farklı düşünceler ilginizi çekerse okyanusa açılabilirsiniz. 

Kitabı çok saygıdeğer yeğenimin bana emanet ettiği kitaplar arasında gördükten sonra okumaya karar vermiştim. Her şeyden önce ismindeki albe...

Kore, Hellbound, Bilim Kurgu, Fantastik Vs.


Son aylarda ekonomiyle yatıp kalkarken, belki de gündeme maruz bırakılırken her birimiz ekonomiden anladığımızı düşünür olduk. Oluşan hengamenin arasında özellikle twitter kullanıcılarının yıllaaar öncesinden şaak 10 milyar dolar sürerim piyasaya videosundan aşina olduğu Özgür Demirtaş'ın paylaşımında gördüm diziyi. Adam zeki ve cesur, vardır bir bildiği düşüncesiyle başladım diziye...


Özgür Demirtaş'a saygı duyuyorum ama sadece 6 bölüm yayımlanmış yeni bir dizi olduğunu görmeseydim zor başlardım. Kimse kusura bakmasın, Korelilerin ağızlarının içinde gevelermiş gibi konuşmalarına takılıyorum, dikkatim dağılıyor ve benimle dalga geçiyorlarmış gibi hissediyorum. Ayrıca dizi ve filmlerdeki fantastik görsellerin tüm gerçekliği öldürdüğü gibi bir hissiyatım da var. Neyse ki dizinin kısa olmasının verdiği rahatlıkla da başlayınca, fantastik görsellerinin yerinde ve kararında kullanıldığını gördüm. Hatta ölüm meleğinin cehenneme gidecek insanlara bir anda herkesin göreceği şekilde mesaj vermesi, ölüm anı geldiğinde üç tane hulk benzeri yaratığın bir anda ortaya çıkıp acımasızca cinayet işlemesi aksiyon ve fantastik severlerin bayılacağı türden. Ama uyarayım, bu kısımlar fazlasıyla şiddet içerir. Bunun yanında ortaya çıkan yeni durumdan rant sağlaması ve dini kullanarak otorite kurma çabasının yanında korku yayıldıkça toplumun içten içe değer yargılarını sorgulamaya başlaması diziye farklı bir anlam katmış.


Tüm bölümlerini sıkılmadan izledim ve altıncı bölüm sonunda, dizinin devam edeceği, hatta çok daha anlamlı ve iyi bir yöne evirileceği hissine kapıldım. İzlenme rekorları kıran Squid Game'den daha çok beğendiğimi söyleyebilirim.

Son aylarda ekonomiyle yatıp kalkarken, belki de gündeme maruz bırakılırken her birimiz ekonomiden anladığımızı düşünür olduk. Oluşan hengam...

Kırmızı Saçlı Kadın


Kırmızı Saçlı Kadın, okuduğum en anlaşılır ve en etkileyici Orhan Pamuk romanıydı benim için. Üstelik tam bir ustalık eseri olduğunu gösteren anlatılarla doluydu. Aynı konu üzerinde hem doğu edebiyatı hem de batı edebiyatı ve kültürü üzerine verdiği doyurucu bilgilerle günümüze ışık tutması, aslında zaman ve mekan farketmeksizin devam edegelen bir karmaşıklığın en net anlatımıydı.


Yazar hikayesinde okurunu 1980'li yıllara götürüyor. Bir şekilde çalışmak zorunda kalan Cem'in iç dünyasında, hem batı hem doğu kültürüyle harmanlanmış günümüz ilişkilerine ışık tutmaya çalışıyor. Cem'in kuyuculuk yapmak için çalıştığı yerde görüdüğü ve aşık olduğu tiyatrocu ve evli olan kırmızı saçlı kadınla bir gecelik ilişki yaşaması aynı zamanda babası gibi gördüğü ustasını ölüme terk edip kaçması tarihin zaman, mekan ve oyuncu değilikliğinden başka bir şey olmadığını gösteriyor. 


Tarihteki baba ve oğul katillerini, bilmeden kendi anneleriyle evlenen kralları okurken aslında Cem'in sonunun da benzer olduğunu anlamamız kitabın sonunu buluyor. 


Okunacaklar listesinde olmalı...

Kırmızı Saçlı Kadın, okuduğum en anlaşılır ve en etkileyici Orhan Pamuk romanıydı benim için. Üstelik tam bir ustalık eseri olduğunu göstere...