Mehmet Rauf’un Eylül’ü yaşanamayan yasak aşkın hikayesini anlatır.
Yazar, okurunu batılılaşma akımlarının yoğun olduğu dönemde boğazdaki yalısında yaşayan karı-koca ve hizmetçiden oluşan bir ailenin evine konuk eder. Anlatıda olay yok denecek kadar azdır ve hikayenin tamamı psikolojik betimlemelerden oluşur.
Hikayemiz özetle şöyle: Suat kocası Süreyya ile birlikte Süreyya’nın babasının evinde yaşar. Bizim karı koca bir süre sonra kendi evlerine çıkmaya karar verirler ve yeni aldıkları yalılarına taşınırlar. Suat’ın tek uğraşı piyano çalmaktır ve batı müziğinden büyük zevk alır. Süreyya ise kolay kolay bağlanamayan, kendi alışkanlıklarından ödün vermeyen bildiğimiz özgür tiplerden. Suat’a karşı ilgisizliği yetmezmiş gibi onu evde yalnız bırakarak tek başına denize açılmalar gibi yalnızlık aktiviterine kapılır. Bir süre sonra yalıya Süreyya’nın kuzeni Necip gelir. Necip aslında kadınların güven duymadığı hovarda tiplerdendir ama Suat’a karşı tüm samimiyetiyle ilgi duymaya başlar. Aslında Suat’ta ona karşı boş değildir.
Romanın uzun bir bölümü Suat ile Necip’in bakışmalarından ve tebessümlerinden edindikleri çıkarımları konu alır. Bu durum olay romanlarını sevenleri fazlasıyla sıkabilir ama duygu betimlemeleri durum romanlarını sevenleri fazlasıyla doyuracaktır.
Bu kitabı, bir şekilde boş bir dönemimde okumuştum, benim cok akıcı bulduğum söylenemez. Dediğiniz gibi benim için biraz sıkıcı olmuştu. Bir aşkı memnu değildi. Kitabını 2 kere,dizisini milyon kere izlemiş biri olarak😄
YanıtlaSilDizisi olduğunu öğrenmenin şaşkınlığını yaşıyorum 😳
SilYarısında bıraktım, bir noktadan sonra çok sıkıcı gelmişti. Elinize sağlık.
YanıtlaSilSabrettim Gül hanım hem de çok sabrettim :)
Sil