Damızlık Kızın Öyküsü'nden Yol Almak


Distopik kitapların yazıldığı dönemi iğnelemesinin yanında gelecekteki okurlarına da ciddi uyarıları vardır. Bu kapsamda okur, yaşayan diktatörleri döneminin kalemlerinden okurken tarihin tekerrürüne de şahitlik eder. Cam fanus içindeki distopik dünyaya ürpererek bakarken kendisinin de cam fanus içine konulmak üzere olduğu hissine kapılır. Durumun farkında olmadan  yaşayan sessiz çoğunluğun yanında gerçeği gören azınlığın acısıyla bütünleşir. Distopyanın içinde doğup büyüyen roman kahramanlarının hiç tanımadıkları özgür dünyaya ulaşıp ulaşamayacakları merakıyla ilerler. Margaret Atwood'un Damızlık Kızın Öyküsü'nün farkı ise tam burada başlar.

Her sabahki gibi işe giden kadınlar o gün işten atıldıklarını, tüm mal varlıklarının birinci derece erkek akrabalarına devredildiğini, birinci derece erkek akrabaları olmayanların ise tüm mal varlığına devletin el koyduğunu öğrenir. Artık Amerika'da yönetim el değiştirmiş ve kendilerine Yakup'un Oğulları diyen Hristiyan köktencilerin yönetime geçmiştir. Ülke Glead Cumhuriyeti adını almıştır. Elbette duruma karşı çıkan gruplar olmuş ancak baskıyla onlarda susturulmuştur. Kadınların okumaları, yazmaları ve aşık olmaları yasaklanmıştır. Onlar artık sadece köle, hizmetçi, fahişe ya da komutan eşlerinin gözetiminde çocuk doğuracak damızlık kadınlar olabilecektir. Yeşil, kahverengi, kırmızı gibi giyebilecekleri tek tip kıyafetler onların statüsünü belirleyecek, kendilerine zarar vermemeleri içinde boş odalarda yaşamaları sağlanacaktır.

Olayları kendisi de damızlık kız olan Offred anlatıyor. Offred aslında Fred'in anlamına geliyor. Zaten kahramanımızda Fred isimli bir komutanın hizmetçiliğini yapıyor. Onun tüm seks isteklerini itirazsız kabul etmek zorunda kalıyor. Glead Cumhuriyetinden önce çocuğu olan Offred, komutan eşinin toksinlerden dolayı kısırlaşması nedeniyle damızlık olarak seçiliyor.

Yazar Margaret Atwood aslında Kanadalı. Ancak o tarihlerde Ronald Regan'ın başkan seçilip Hristiyan lobisinin etkisiyle muhafazakarlaşan ABD'nin kadınlar üzerindeki baskısından endişe duyarak romanı yazıyor. İlk olarak 1985 yılında yayınlanıyor ve 1990 da da filmi yapılıyor. Kitap daha sonra hem operaya hem baleye uyarlanmış son olarak da dizisi çekilmiş.

Kitap yaklaşık 384 sayfalık akıcı anlatımıyla okurunu yormadan farklı dünyalara götürüyor. Herkese tavsiye ederim.
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

10 yorum:

  1. Ben de daha yeni bitirdim kitabı. Yazdım hatta, yayınlanmayı bekliyor :). Güzel bir inceleme olmuş, böyle bir distopyanın hiç yaşanmaması dileğiyle :(.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Akşam musait olduğumda ugrarım bloguna. Bakalım sen nasıl değerlendireceksin

      Sil
  2. Bu kitabı uzun zamandır okumak istiyorum. İnşallah bu yıl içinde okurum.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka okuman gereken kitaplar listene ekle bence. Sana güveniyorum bu yıl okursun :)

      Sil
  3. Bu kitapla sıklıkla karşılaşıyorum. e-kitap olarak indirmiştim bilgisayara ama bir türlü okuyamadım. tanıtım için teşekkürler... insanın içini ürperten bir konu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okumaya değer kesinlikle... Okuma listenize alın, pişman olmayacaksınız.

      Sil
  4. Okunmaya değer bir kitap olduğu anlaşılıyor. Güzel tanıtım yazısı için teşekkürler..

    YanıtlaSil
  5. dizisi çok iyiydi, hatta iki yıl önce yılın dizisi seçildi :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Filmine de güzel diyorlar. Bilemiyorum uzun değilse dizisini de izleyebilirim. Kararsızım :)

      Sil