Yazar kitabında, iradenin başarıya giden yolda en önemli faktör olduğu varsayımından yola çıkarak iradeyi güçlendirmek ve yönetmek üzerine o...
Frances Hodgson Burnett'ın "Gizli Bahçe" kitabı, çocuk edebiyatının en unutulmaz eserleri arasında sayılır. Sıradan ve iç düny...

Kitap, Charles Mackay tarafından yazılmış ve finansal balonlar, kitle davranışları ve toplumsal yanılgılar gibi konuları ele alır. İnsanları...
Bakmayın zaman ilerlerken ortaya çıkan teknolojik gelişmelere. İnsanoğlunun başından geçen olayların yarattığı tahribatlar neredeyse aynı. N...
Bazen hayatın zorlaması, bazen de gönüllü tercihlerimizle bu günümüzü var ediyoruz. Yeni yollar, yeni arkadaşlıklar hatta yeni hayatlar kura...
Bir zamanların her konuda kendini ispatlamış İslam coğrafyasının kadim medeniyetleri nasıl olmuştu da takipçi durumuna düşmüştü? Tarihçi yaz...
Geride kalanlarla hasret giderme, tarihe yön veren hayatları görme ya da tarihin seyrini değiştirme şansını yakalama. Sebebi ne olursa olsun...
Deprem bölgesi görevi, seçim yoğunluğu, sağlık sorunları derken dalından düşen yaprak misali savrulup duruyorum bu aralar. Gündemin de etkis...
Babil şehri milattan önce 1894 yılında bugünkü Irak topraklarında kuruluyor. Kurulduğu tarihlerde Arkad İmparatorluğu'na bağlı küçük bir şehirken, Hammurabi döneminde gelişip büyüyerek imparatorluk haline dönüşüyor. O dönemlerde yeraltı kaynaklarının zenginliği bilinemediği için tamamen ticaret ve mühendisleri sayesinde dönemin en zengin şehirlerinden biri haline geliyor. İnsan zekasının parıldadığı imparatorluk, İştar kapısını, Babil Kulesini ve bugün dünyanın 7 harikasından biri sayılan Babil Asma Bahçelerini insanlığa hediye olarak bırakıyor.
Babil İmparatorluğu'nun varlığını sürdürdüğü dönemlerde, insan hayatı için ekonomi çok önemli bir hal alıyor. Öyle ki borcunu ödemeyen biri köleye dönüşebilirken, para biriktiren bir köle ise özgürlüğüne kavuşup zengin olabiliyor. İşte o dönemden günümüze ulaşan tabletlerin birinde adı geçen Babil'in Kervan Taciri Arkad'ın hikayesi bu kitapta anlatılıyor.
Hikayemiz, artık zenginliğin dibini sıyıran yaşlı Arkad'ın, hükümdarının isteği üzerine eğiticilerin eğiticisi tavrıyla küçük bir grup insanı yetiştirmesini konu alıyor. Hem kendi yaşadıklarını, hem çevresindeki zenginlerin hayat felsefesini öğrencilerine aktarıyor.
Kitaptan küçük bir alıntı; Arkad'a göre olan Altının Beş Yasası..
2- Altın, kendisine karlı bir iş bulan akıllı sahibi için dirençle ve istekle çalışır; otlaklardaki sürüler gibi hızla çoğalır.
3- Altın, nasıl yatırım yapılacağını bilen akıllı adamların sözlerine kulak vererek yatırım yapan dikkatli sahibinin koruculuğuna tutunur kalır.
4- Altın, bilmediği, görmediği işlere ya da amaçlara yatırım yapan ya da bilenlerin öğüdüğünü almayan kimselerden kaçar.
5- Altın, kendisini olanaksız kazançlar için zorlayan ya da üçkağıtçıların dolandırıcıların çekici önerilerine kapılan ya da kendi deneyimsizliğine ya da romantik yatırım güçlerine emanet eden adamlardan uzak durur.
Arkat'ın sadece bu 5 öğüdü değil, diğer deneyimleri de yabana atılmamalı...
Babil şehri milattan önce 1894 yılında bugünkü Irak topraklarında kuruluyor. Kurulduğu tarihlerde Arkad İmparatorluğu'na bağlı küçük bir...
Kitabı geçen senin sonlarına doğru Ayın Aydınlık Yüzünün blogunda görmüştüm. O da başka bir instagram kitap sayfasından gördükten sonra okuyarak beğenmişti. Sosyal medyanın gücüyle okuma listeme giren kitaplardan yani.
Deli İbram ile Divan'ı aynı başlıkta görünce aklıma hemen 18. Osmanlı Padişahı Deli İbrahim geldi. Kitabı okuma listeme eklememe neden olan paylaşımda konu yeterince açıklanmış, balıkçı kasabasında geçtiği filan anlatılmıştı aslında. Yine de satır aralarında geçmişe gideceğimizden ve 18. padişahımızın nasıl delirdiğini, divanında neler konuştuğunu irdeleyeceğimizden o kadar emindim ki. Olmadı...
Hikaye asker ocağında atları tımar eden Osman'ın yanına götürür bizi. Osman'ın komutanı boşanmak üzere olan eşine kıyafet diktirmek ister. Terzilik yeteneği olduğunu öğrendiği Osman'ı yanına alır ve hayatını anlattırır. Böylece 12 yaşındaki Osman'ın sahil kasabası olan Köstence deki hayatına götürür okuru. 1950 ler Türkiye'sinde Osman'ın hayatından yola çıkarak fakirin nasıl daha da fakirleşirken zenginin yolunu bulduğunu, sınıflar arası ayrımı, kurulan rant düzenini, rant uğruna doğanın ve canlıların yok edilişini, Osman ile Leyla'nın aşkını okuruz. Yazar kitabın sonunda Osman'ın komutanın hikayesine de tekrar dönüş yapar. Hikayemizdeki Deli İbram ise boynunda deve çanıyla gezen kasabanın delisidir. Alt metinde kalmasına rağmen zaman zaman adaletin ve iyiliğin sembolü olarak karşımıza çıkar. Çok büyük adamdır.
Güzeldi.
Kitabı geçen senin sonlarına doğru Ayın Aydınlık Yüzünün blogunda görmüştüm. O da başka bir instagram kitap sayfasından gördükten sonra oku...
1999 Düzce depreminden sonra akıllarımıza kazınmıştı aslında. Felaketi yaşayarak öğrenmiştik. Ders çıkardığımızı zannettik. Akıllarımızda hep gelecek Marmara depremi vardı ve ülkemizin her yerinde depreme dayanıklı konutlar yaparak hazırlanmalıydık. Hazırlanamamışız
06 Şubat 2023 günü saat:04.17 de Kahramanmaraş'ın Pazarcık İlçesinde meydana gelen 7.7 şiddetindeki depremle ağır yara aldık. Daha ne olduğunu anlayamadan bölge için kenetlenmeye çalışırken, ilk depremin tetiklediği düşünülen Kahramanmaraş'ın Elbistan İlçesinde 9 saat sonra meydana gelen 7.6 şiddetindeki depremle tamamen yıkıldık. 10 ilimiz ciddi şekilde etkilenirken bir çok şehirde ve Suriye başta olmak üzere Mısır'a kadar bir çok ülkede de hissedildi. Paylaşımı hazırladığım dönemde remi rakamlara göre ölü sayısı 40.000'i aşmıştı. Uluslararası kuruluş ve ülkelerden yardım çağrısı anlamına gelen en yüksek seviye (4.) yardım çağrısında bulunduk. Tarihi düşmanlarımız olarak bildiğimiz İsrail, Yunanistan ve Ermenistan bile kurtarma ekiplerini gönderdi.
Uyarılarını dikkate almadığımız uzmanları bir kez daha dinlemeye karar verdik. Teknik olarak mesele basitmiş. Güneyde bulunan Afrika ve Arabistan levhası üzerinde yaşadığımız toprakları sürekli olarak kuzey yönünde iteklerken, kuzeyde bulunan Avrasya levhası bunu engelliyormuş. Arada sıkışan ve diğer levhalara göre küçük kalan Anadolu levhası ise baskılardan kurtulmak için her sene güney batıya doğru 2 cm hareket etmesi gerekiyormuş. Bu hareket levhaların birbirine takılması sonucu durduğunda fay hatları üzerinde gerilim yüklenmesine neden oluyormuş. Yüzyıllar boyunca biriken gerilimin dayanamayarak bir anda kırılmasıyla da...
2022 de yayımlanan ve 2023 ün felaketler senesi olacağını söyleyen videolu paylaşımlar görmeye başladım. 2019 dan beri felaketler eksik olmuyor zaten. Daha ne olacaksa... Bu sene seçimleri konuşacağımızı düşünürken geldiğimiz noktaya bak. Dayanılır gibi değil...
1999 Düzce depreminden sonra akıllarımıza kazınmıştı aslında. Felaketi yaşayarak öğrenmiştik. Ders çıkardığımızı zannettik. Akıllarımızda he...
Sıradan hayatlarımızın distopyaya evrilmesi 2019'un sonlarında başlıyor sanırım. Arkadaş muhabbetinde Adnan hoca ve kedilerinin alınmasını milat kabul etsek de işin aslı öyle değil. Ne olmuştu 2019'un sonlarında? Avusturalyalı yetkililer yaklaşan su kıtlığına çözüm olarak 5000 deveyi katletmiş, peşi sıra gelen devasa yangınlarla baş edememişlerdi. Doğaya ve canlılara bu kadar acımasız ve hor davranırsan karşılığını alırsın azizim. Hep ben vurayım ama karşı taraf sessizce beklesin olmaz. Olmadı da zaten.
Ortalığı korona belası sardı bir anda. Test aşamaları tamamlanmayan aşılara acil kullanım onayı verilerek herkes aşılanmak zorunda bırakıldı. Aşı olmayanların aşı olanların hayatlarını riske attığı baskısı kuruldu. Aşıların faydasını ya da işe yarayıp yaramadığı tartışmasını konunun uzmanlarına bırakıyoruz elbette. Ama 2022 nin sonlarına geldiğimizde gribal belirtiler gösteren hastalığın etkilerinin 2 ay gibi uzun bir süre geçmediğine şahit olmaya başladık. Kalp krizlerinde de anormal artışların olduğu dedikodusu hat safhada. Anlayacağınız ortalık toz duman. Her yer komplo teorileriyle doldu taştı. Bu arada komplo teorisyenlerinin bu kadar popüler olduklarına daha önce hiç şahit olmamıştım. Neyse...
Sene olmuş 2023... Yakın gelecekte her şeyin düzeleceği beklentisinden midir bilinmez ama zaman artık çok daha hızlı akıyor sanki. Neredeyse hiç bir şeye yetişemiyormuşum hissi her yanımı sarıyor. Belki de bu psikolojiyle 2022 yılı blogum için de çok boktan geçti. Okuma sayım düştü, kendimi geliştirme çabam sıfırlandı. Sanırım tek güzel yanı ilk kez bir blog etkinliğine katılmış olmamdı...
Her ne olursa olsun enseyi karartmak yok. Yapılamasa da yeni hedefler belirlemeye ve peşinden koşmaya devam...
Sıradan hayatlarımızın distopyaya evrilmesi 2019'un sonlarında başlıyor sanırım. Arkadaş muhabbetinde Adnan hoca ve kedilerinin alınması...
Hoşgeldiniz
