Bilinmeyen Vatikan



Araştırmacı yazarlık herkesin gördüğü sıradan haberlerin ardındaki gerçekliği araştırmaktan geçiyor sanırım. Tabi ki bir gruba ait olan ya da gizli servislerin sözcülüğüne soyunmuşları, kamuoyunu manipüle etmek için araştırmadan yazanları bir kenara bırakıyorum. Bunun dışında kalanların dünyanın dört bir tarafındaki gizli kapılar ardında konuşulanları duyabilecek gizli bağlantılara sahip olması zaten mümkün değil. Araştırmacı yazarlıkta tam burada kendini gösteriyor. Herkesin gördüğü buluşmaları, konuşanların kimler olduğu ve kimleri temsil ettiği, basın açıklamalarında verilen mesajları ve bu mesajların izdüşümlerini takip ederek tutarlı çıkarımlarda bulunmak işlerinin merkezini oluşturuyor.

Aytunç Altındal’da araştırmalarıyla tehlikeli sularda kulaç atan bir yazardı. Kendi tabiriyle zehirlenerek öldürülmüştü. Hangi papanın nereli olduğu, nasıl seçildiği ve kaç tane kardinal atadığı, 2000 yıldır kaybetmedikleri güçlerini nasıl korudukları, devlet adamları ve iç çekişmeleriyle nasıl başa çıktıkları, kurdukları gizli ve tehlikeli örgütleri irdeleyerek Vatikan'ın iç yapısına ulaşmış ve kaleme alma cesaretini göstermişti.

İlgilileri için ince bir kitap ve okumaya değer…

Araştırmacı yazarlık herkesin gördüğü sıradan haberlerin ardındaki gerçekliği araştırmaktan geçiyor sanırım. Tabi ki bir gruba ait olan ya d...

Milli Kimlik


Bundan önceki okuduğum Ölümcül Kimlikler kitabında Amin Malouf', doğumla birlikte atanan kimliklerin bireyin üzerindeki etkilerini anlatıyordu. Hatta anlatından ziyade çığlığa varan serzenişte bulunuyordu. Kader olarak atanan kimliklerden vazgeçme yolu olarak da dünya vatandaşlığı gibi bir çözüm önerisi sunuyordu. 


Bizim jenerasyon çok iyi bilir. Barış Manço da bir şarkısında hemşerim memleket nire? sorusuna bu dünya benim memleket cevabını vererek konuya parmak basmıştı. Peki ama insanlığın ortak atadan geldiği düşünülürse, bu milli kimlikler nasıl oluşmuştu? Slav ırkları nasıl başka milletlere bölünmüştü? Anthony D Smith isimli bir yazar işte bu konuya kafa yormuş ve araştırma sonuçlarını kitap haline getirmiş.


Yazara göre uzun bir süre milliyetçilik kimsenin umurunda olmamış. Güçlü imparatorların egemenliği altında yaşayan halkın milliyetçilik gibi bir derdi olmamış. Ta ki 16. yüzyıl Avrupa'sına kadar. 


İlk milliyetçilik akımları Avrupa'da görülmeye başlanmış. Yazar araştırmaları sonucunda üç farklı milliyetçilik akımıyla karşılaşmış. İlk olarak bağımsızlık öncesi. Bağımsızlığını kazanmak için isyan hazırlığına giren bir grubun ortak değerler oluşturup birleşmesinden oluşuyormuş.  Bağımsızlık sonrası ortak değerlerde yaşamayı kabul eden gruplar ikincisini, tamamen soy bağı dikkate alınarak oluşturulan milliyetçilik ise üçüncü grubu oluşturuyormuş.


Anladığım kadarıyla milliyetçilik, ortak değerler, ortak mazi ve ortak ülkü çerçevesinde birleşilmesiyle oluşuyor.

Bundan önceki okuduğum Ölümcül Kimlikler kitabında Amin Malouf', doğumla birlikte atanan kimliklerin bireyin üzerindeki etkilerini anlat...

Ölümcül Kimlikler



Seçme şansımız olmadan dünyaya geliyoruz. Din, dil ve ırk seçimi yapamadan hayata başlıyoruz. Eğer şanslıysak ya da herhangi bir kaygımız yoksa bizim için tanımlanan hayatı koyduğumuz hedefleri başarma çabasıyla yaşayıp gidiyoruz. Bazen de içimize işleyen bezginlikle her şeyi boşverircesine yaşıyoruz. 

Peki ama kan uyuşmazlığı olduğunda ne yapacağız? İçinde yaşadığın toplumu terk etmek çözüm olabilir mi? Üstelik başka bir coğrafyada tüm sorunlarından arınmış bir şekilde hayallerinin peşinden koşmak mümkün mü?

Amin Maalouf 1998 yılında yayınladığı Ölümcül Kimlikler kitabında bu konulara kafa yoruyor. İnsanın aidiyet hissinin sorgulanmasını sorguluyor. Lübnan da doğan, ana dili Arapça olan Maalouf Hristiyanlığı benimsiyor ve 22 yıl Fransa da yaşıyor. Belki de kendi yaşamından yola çıkarak insanın aidiyet seçimine zorlanmasından duyduğu rahatsızlığı neredeyse her satırında dile getiriyor. Ötekileştirme çabasını derin derin irdeliyor. Dinlerin daha doğrusu din adamlarının toplum üzerindeki ötekileştirme çabasına ve baskısına değiniyor. Sonunda yasakçı yaklaşımlar nedeniyle insanın bir aidiyete zorlandığı ama aslında dünya vatandaşlığının ön plana çıkarılması gerektiği gibi çıkarıma ulaşıyor. 

Hemen hemen herkesin bir fikrinin olduğu konuda, insanı yormayan, düşünmeye sevk eden ve okunmaya değer bir kitap. 

Seçme şansımız olmadan dünyaya geliyoruz. Din, dil ve ırk seçimi yapamadan hayata başlıyoruz. Eğer şanslıysak ya da herhangi bir kaygımız yo...

Blog Yazarları Ankara Buluşması


Kitap Eylemi ile N.Narda'nın ortaya attığı buluşma fikrini Gamze ve Sinan sahiplendiler ve kısa zamanda organize ettiler. 


Dün öğlen Kızılay'daki Moda Kafede buluştuk ve bloglarından tanıdığımız yazarlarla tanıştık. Muhabbet samimi ve güzeldi. Sinan'ın blog mahallesi projesindeki hayallerini ve heyecanını görünce mutlu oldum. Aramızda olmayan/olamayan blog yazarlarından konuştuk ve dedikodularını yaptık. Oooo neler varmış neler. Sonra bir ara muhabbet nasıl ilerlediyse artık memleketimizin liyakat sorunlarını irdelerken bulduk kendimizi... 



N.Narda, Sinan ve Gamze hazırladıkları hediyeleriyle ayrıca mahcup ve mesut ettiler. Sağ olsunlar. Düşünen, organize eden ve katılan Kitap Eylemi, N.Narda, Gamze, Sinan, Yurdagül, Zehra, Şeyma ve Süleyman'a tek tek teşekkür ederim. 

Kitap Eylemi ile N.Narda'nın ortaya attığı buluşma fikrini Gamze ve Sinan sahiplendiler ve kısa zamanda organize ettiler.  Dün öğlen Kız...