Kimsenin kaçamadığı, hayatı bir anda anlamsız kılan mutlak son. Murathan Mungan'ın Lal Masallar kitabındaki tabiriyle padişahları bile herkesleştiren şey. Peki ölüm bu kadar kesin, soğuk ve acımasızken insanoğlu nasıl bu kadar hayata bağlı kalabiliyor? Her gün ölümüne bir adım daha yaklaşan insan nasıl bu kadar cıvıl cıvıl yaşayabiliyor?
İnsanlığın yaşam ve ideolojik anlayışlarını irdeleyen yazar, ilginç sonuçlara ulaşıyor. Fiziken mutlak sondan kaçamayan insanların ölümü mutlak son olarak görülme anlayışını bir kenara bırakarak, ölenin sadece beden olduğu ve ruhun sonsuza kadar yaşadığı inancını benimsediğini, bazı toplumların ise ölümün, ölümsüz yaşamın olduğu başka bir aleme açılan kapı olduğu inancını benimseyerek hayata tutunduğu sonucuna varıyor.
Bir süre sonra inanç temelli mutlak yaşam anlayışı yetersiz kalıyor. Ölümle mücadele ederken biraz daha bilinçlenen insanlık, ölümüne farklı hastalıkların sebep olduğunu keşfediyor. Bu hastalıklara yakalanmayan birinin ölümsüz bir yaşama kavuşabileceği bilinçaltına yerleşiyor. Yani ölüm mutlak son olmaktan çıkarak ölen kişinin sağlığına dikkat etmemesi sonucu gerçekleşen bir hastalık olduğu vurgusu yapılıyor. Dolayısıyla hastalık her ne olursa olsun gelişen teknoloji ile yenilerek ölümsüz yaşama kavuşulabileceği inancı yerleşmeye başlıyor. Ve insanlık her gün gördüğü ölümü her an yakalanılabilen hastalıklar seviyesine indirgeyip sıradanlaştırma çabasına giriyor. Onu göz önünden uzak tutmak için de önce mezarlarını yerleşim yerinin dışına taşıyor. Daha sonra tedavisinin mümkün olmadığı ve öleceğine kesin gözle bakılan hastalarına evde bakmak yerine hastane odalarında ölümü beklemesi sağlanıyor. Cenaze törenlerini ise kısa ve hızlı bir şekilde gerçekleştirerek bu sıradan olaya bir anda son veriyor.
Gelişen teknoloji ile tüm manevi dinamitlerine rağmen ölümden kaçmak isteyen insanlık bir anda yapay zekaya yöneliyor. Önce iflas eden organlarının yerine yapay zeka ile çalışan organlar üretme çabasına giriyor. Daha sonra yapay zeka ile çalışan ve insanların işini büyük oranda kolaylaştıran robotlar devreye giriyor. Bir anda çok büyük hızla gelişen yapay zeka ve robot teknolojisi, insanlığı sonsuz yaşama ulaştırabileceği gibi onu yok edip yerine geçme tehlikesiyle de yüzleştiriyor…
Elif Acar'ın yaklaşık 80 sayfalık deneme niteliğindeki kitabı, konu itibariyle fazlasıyla karamsar olsa da alıntılarıyla ve konuyu derinlemesine işlemesiyle bana fazlasıyla doyurucu geldi.
Konu gerçekten ilginç. 3. paragrafta yazılanlar ise etkileyici cümleler
YanıtlaSilKitapta oldukça etkileyici...
SilMerhaba radyo momentostan geldim, takipteyim, bloğuma beklerim :)
YanıtlaSilHoş geldin
Sil