Osmanlı'nın son dönemlerinde edebiyat dünyamız yanlış batılılaşma algısına bir hayli kafa yormuş anlaşılan. Daha önce de gününü şuursuzca eğlenerek geçirmeyi batılılaşma zannedenleri Ahmet Mithat Efendinin Felatun Bey ile Rakım Efendisinde, Recaizade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdasında ve Şemseddin Sami'nin Talat ile Fitnat'ın Aşkında okuduğumu hatırlıyorum. Dönemin yazarları o kadar çok dertlenmiş olmalılar ki, çarpıklığı yaşanabilecek her duyguyla aktarmayı denemişler. Okurlarını kimi zaman kızdırmışlar, kimi zamanda güldürmüşler ama yaraya çok iyi parmak basmışlar.
Peyami Safa'nın Sözde Kızlar romanının konusu da tam olarak bu. İşgal yıllarında Anadolu'dan İstanbul'a babasını aramaya gelen Mebrure'yi baş karakter yapar. Mebrure'nin gözünden İstanbul sosyetesinin iç acınası şuursuz, acımasız ve bencil yaşamına konuk eder. Roman okuru Behiç karakterini kalın harflerle kafaya kazır.
Eser ilk olarak 1922 yılında Serazad imzasıyla sabah gazetesinde yayımlanmaya başlamış ama gazete kapanınca 1923 yılında ise kitap olarak basılmış. Çok sevilmiş ve filmi de yapılmış. Biraz acımtırak bir tadı var ama seversiniz...
Peyami Safa'nın güzel eseri... Teşekkürler tanıtım için.
YanıtlaSil👍
SilKitabı çok beğenmiştim ve aynı beklentiyle filmini izledim. Filmleştirilen kitapla esas eseri kıyaslayan birçok kişinin vardığı genel yargıya ben de vardım. Kitap filmini döver. Elinize sağlık sayın blogger.
YanıtlaSilFilmini izlememiştim ama artık izlemeyi bile düşünmüyorum. Teşekkür ederim
SilSelam uzun zamandır buralarda yoktum senide eskiden takip ederdim bende yeni bir blog açtım. Destek amaçlı bloguma bi göz atıp blogumu takip eder misin :)
YanıtlaSil