Bir Gemi Katibinin Esaret Hatıraları


2000 yılında 43 yıl hizmet verdiği İstanbul Üniversitesi Plastik Cerrahi Bölümünden emekli olan Prof Dr. Bedrettin Görgün, babası İhya Kaptan’ın ölümünden sonra eşyalarının arasında el yazısıyla yazılı iki defter bulur. İhya Kaptan 1914 yılında Karadeniz'de gemisi batırıldıktan sonra yakalanmış ve 6 yıl boyunca Sibirya topraklarında esir tutulmuştur. 

Bedrettin Görgün babasından kalan defterleri incelettiğinde 6 Kasım 1914 yılında Rus donanmasınca Karadeniz Ereğli açıklarında batırılan Mithatpaşa gemisinin katibi Hasan Basri Efendi’ye ait günlükler olduğunu tespit eder. Mithatpaşa gemisi, Kafkas cephesinde Ruslara karşı zor durumda kalan donanmamıza Bezmialem ve Bahriahmer gemileriyle birlikte destek malzemeleri ve askeri kuvvet götüren gemilerdendir. Bu üç gemi Talat Paşanın emriyle Trabzon limanına ulaşmak için İstanbul’dan korumasız olarak yola çıkar ve Karadeniz’de karşılaştıkları Rus savaş gemileri tarafından batırılır. Tam olarak bilinmemekle beraber 3 bin civarında şehidimizin olduğu ve Ruslara çok sayıda esir verdiğimiz tahmin edilir. Hasan Basri Efendi de aynı İhya Kaptan gibi esir düşenlerdendir.


Hasan Basri Efendi gemiyle yola çıktıktan sonra günlük tutmaya başlar. Esareti boyunca geleceğinden endişe etse de hep bir kurtulma ümidi besler. İlginç bir şekilde kendilerini esir alan Ruslardan yana bir şikayeti yoktur. Ve garip bir şekilde esir düşen askerler aylık maaş alır. (Bu maaşı kimin ödediğini anlayamadığım gibi esirlere dağıtılmasını bir türlü aklım almadı.) Ruslardan yana yakınmayan Hasan Basri Efendi’nin asıl açısı ise içine düştüğü yalnızlık ve çaresizliktir. Mesela esirler ilk maaş aldığında kendisine asker olmadığı gerekçesiyle maaş verilmeyeceği söylenir. Tüm Türk esirler sevinirken o ve asker sayılmayan birkaç arkadaşı boynu bükük kalır. Nerdeyse 3-4 yere mektup yazar. Ailesi dahil kimseden cevap alamaz. Tüm esirler ailesinin fotoğrafına sarılıp haberleşirken o yine boynu bükük kalır. Bazı günler annesi, eşi ve çocuklarına gönül koyar ve kendini unuttuklarını zanneder, bazı günlerse onların başına da bela geldiğinden endişe eder. Basurdan ve diş ağrılarından çok çeker. 3 yıl dayanır ama her gün direnci biraz daha kırılır. Tam 3 yıl süren günlük bir anda biter. Hasan Basri Efendi’nin firar ettiği tahmin edilir... 

Duygu dolu ve insanın içine işleyen bir çalışma olmuş. Fazlasıyla etkilendim.
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

4 yorum: