Tılsımlı Deri - Balzac - Freud - Aziz Nesin



Uzun zamandır takip edemediğim blogsözlük'ün tavsiyesinde görmüştüm kitabı. Okuma hızımın yavaşladığı dönemde geçmişe gitmek, belki de günümüzden uzaklaşmak dürtüsüyle başladım. Okudukça kapıldım büyüsüne... 

267 sayfalık kitabın basitçe özetlenebilecek fantastik bir konusu var. Ama özetlemek yerine en kısa ve en iyi özet olan Atilla Tokatlı'nın  Aziz Nesin'e anlatışından okuyalım. "Bir delikanlı bir antikacı da eline tılsımlı bir deri geçiriyor. Bu deri sayesinde istediği her şeyi elde ediyor ama istediğini elde ettikçe de deri küçülüyor. Bu deri delikanlının yaşamıdır. Deri bitince delikanlının yaşamı da bitecek... Bu durumda, yaşamının bitmemesi için hiç bir şey istememesi gerekir. Hiç bir şey istenmeden yaşanmaz..."

Atilla Tokatlı'nın eseri film senaryosuna çevirme düşüncesi sırasında özetlediği eser Aziz Nesin'in de ilgisini çekmiş. Ancak yıllar sonra okuduğunda hayal kırıklığı yaşamış. Balzac'ın çok abartıldığı hatta Zola'nın hakkının yendiği, eserin gereksiz betimlemelerle dolu olduğu yorumunda bulunmuş. Yazarın 31 yaşında yazdığı eserinin çıraklık dönemi eseri olamayacağını bu nedenle beklentisinin çok altında kaldığını yine de top yekun kötülemediğini yazmış.  Öz yaşam öyküsü olarak değerlendirilen eserle, yazarların yazarak boşalma ve boşaldıkça kurtulma olayını Balzac'ın yaşamında da görmüş. Bir de büyük yazarlarda olan aşırı öz güven irite olmasına neden olmuş sanki. Balzac'ta az değilmiş hani. Napolyonun yortusunun altına el yazısıyla "bunun kılıçla yapamadığını ben kalemimle yapacağım!" yazmış. Yetmemiş kendisine "yazı mareşali" demiş. Yetmemiş "Paris'te dillerini bilen üç kişi var: Hugo, Gautier ve ben" demiş. Fena gaza geldim. Kimse kusura bakmasın blog aleminde üç blog var. Biri ben, diğerini siz sıralayın...

Ayrıca 1830 - 31 yıllarında yazılan eser, Freud'un okuduğu son eser olarak da biliniyormuş. Sonuç olarak öyle ya da böyle. Usta yazarın içine sinmemiş olsa da roman karakterlerinin ruhsal durumlarını ve maskelerin ardına gizledikleri yönlerini okurken etkilendim. 

Sevgiyle kalın...
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

2 yorum:

  1. Elimdeki kitaplar biraz azalsın da okuyayim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunu merak ediyorum. Umarım okuma fırsatı bulursun

      Sil