Bitik Adam


Kitabı bir arkadaşımın instagramdaki hikaye paylaşımı üzerine okumaya karar veriyorum. Böylece Thomas Bernhard ile tanışarak farklı bir dünyaya, bambaşka bir anlatım tarzına yelken açıyorum. Düşünsel tarzda, varsayımlar üzerine kurgulanan ve fazlasıyla otobiyografik özellikler içeren sarmal bir anlatım tarzıyla tanışıyorum.

Kitaba başlar başlamaz kim olduğunu tam olarak bilmediğimiz ve lokantaya doğru yürümekte olan birinin düşüncelerine konuk oluyoruz. Daha kitabın ilk cümlesinden bir intiharın anatomisiyle karşılacağımız izlenimine kapılıyoruz. Okudukça yolları Mozarteum ve Horowitz kurslarında kesişen Glenn Gould ve Wertheimer neler yaşamış olabileceklerini anlatıcımızın varsayımlarıyla değerlendiriyoruz.

Uzun süre tasarlanmış bir intihar, diye düşündüm, umutsuzluğun birden ortaya çıkarttığı bir eylem değil.

Hikayemizin özünü Glenn Gould'un "Golberg Varyasyonları" performansı oluşturuyor. Glenn'in piyano konusundaki dehası ve "Golberg Varyasyonları" performansi diğer iki arkadaşının sanat hayatını tam anlamıyla bitiriyor. Anlatıcımız o performansın üzerine çıkılmasının mümkün olmayacağını düşünerek sanat hayatına son verirken Wertheimer'i büsbütün kıskançlığın içine itiyor.

Hikayemizin büyük çoğunluğu anlatıcımızın lokantaya doğru yürürken ve lokantada beklerken aklından geçenler oluşuyor. Bu kadar kısa bir zamanda aslında görmediği ve duymadığı bir çok olayın nasıl olabileceği konusunda subjektif değerlendirmelerini içeriyor. Bunun yanında toplumsal hayatı ilgilendiren bir çok konuda da karamsar ama sarsıcı değerlendirmelerde bulunuyor. Ve neredeyse tüm anlatı fazlasıyla karamsar, umutsuz, tutunamama ve bitik adam çığlıklarıyla dolup taşıyor. 

Mahkemeler suçsuz insanları ve ailelerini ömür boyu mahvettikten sonra rutin işlerine dönerler.

Buraya kadar kurgu gibi gelen hikaye, gerçek hayatta Gleen Golud isimli piyanistin olduğunu ve Golberg Varyasyonları isimli eseri çaldığını öğrenmemle bambaşka bir hal alıyor. Bir anda bu satırları hikaye kahramanının performansını dinleyerek yazmanın hatta hikayeyi yaşamanın mutluluğu sarıveriyor. 


Sonuç olarak farklı bir anlatım tarzı olan, neredeyse kitabın tamamı tek paragraftan oluşan, okurken bıkkınlık verecek kadar sarmallaşan ve 117 sayfadan oluşan düşünsel bir kitap. Bitirdiğinizde iyi ki okumuşum diyeceklerinizden...

Keyifli okumalar.   
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

10 yorum:

  1. Aynı adı taşıyan başka bir kitapla birlikte bu kitap gündemimde. Kitap hakkında bu hafta okuduğum ikinci olumlu değerlendirme yazısı oldu.
    Tanıtım ve tavsiye için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet italyan bir yazarin da aynı isimde kitabı varmış... Onu da merak ettim aslında ama şimdilik kendi listemden devam edeceğim

      Sil
  2. Anlatımınızdan olumsuz bir izlenim edindim hiç sevmeyecekmişim gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karamsarlık var ama sevebilirsiniz... Benim için farklı bir tarzı vardı

      Sil
  3. Karamsarlığı pek sevmiyorum ama şans vereceğim bu kitaba. Teşekkürler tanıtım için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Daha önce böyle bir tarz okudunuz mu bilemiyorum ama sizin gibi kalemi kuvvetli biri için farklı bir pencere açabilir.

      Sil
  4. Farklı bir kitapmış gerçekten, müzik harika :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müzik için Rus ninnisi demiş birileri... Ben de sevdim :)

      Sil
  5. Güzel seçim. Sanırım geçen sene okumuştum ben bunu.

    YanıtlaSil