İlk Osmanlı hükümdarı ve kurucusu Osman Bey'den bahsediyoruz. Kendisine Kara Osman, Fahrüddin, Mü'inüddin, Osmancık, I.Osman, Osman Bey ve Osman Han' da denilmiştir. Aslında yaşadığı dönemde genellikle bey ya da emir olarak anılmış, ölümünden sonra ise Han ya da Sultan denmiştir. Bunun nedeni 1258 ile 1324 yılları arasında yaşayan Osmancık'ın ömrünün son dönemlerinde uç beyi olmasından ve kendi adına hutbe okutarak kısmen bağımsızlığını ilan etmesinden kaynaklanıyor. Dışarıdan bakıldığında iki evliliği olduğu ve her ikisinin de siyasi olduğu görülür. İlk evliliğini Selçuklu veziri Abdülaziz beyin kızı Mal Hatunla yapıyor. İkinci evliliğini ise Şeyh Edebali'nın kızı Rabia Bala Hatunla yaparak siyasi gücünü iyice artırıyor.
Osmancık'ın Söğüt bölgesinde gücünü iyice artırması Bizans'ı oldukça rahatsız ediyor. Bizanslılar 1299 yılında bir düğün sırasında bizim Osman'a tuzak kurarlar. Bu tuzağa karşılık veren Osman ise Yarhisar ve Bilecik'i alarak Beyliğinin merkezini Bilecik'e taşır. İşte bu tarih Osmanlı devletinin kuruluşu kabul edilir.
Tarık Buğra ise yukarıda kısaca bahsettiğim Osman Bey'in hayatını efsanevi bir masal kahramanından bahsedermiş gibi anlatıyor. Yaşadığı sıkıntıları, zorlukları, anlaşmazlıkları, hırsı ve aldığı kararlardaki tutumu gerçek olamayacak kadar ulvi bir Osmancık çıkarıyor karşımıza. Ancak küçük kardeş olmasına rağmen bey olması ve amcasını bir savaşta öldürecek kadar gözünü karartması aslında yaşamının o kadar da toz pembe olmadığı hissini uyandırdı bende.
Tüm bu gerçekçilikten uzak ya da yabancısı olduğum tarih anlatımına rağmen betimlemeleri çok iyiydi. Belki de ilk kez bu kadar net gözümde canlandırabildim Osman Bey'i. Asabiyetiyle, hırsıyla, tuttuğunu koparan azmiyle, babasının yol arkadaşlarına ve özellikle kadınlara olan saygısıyla, adalete olan düşkünlüğüyle ete kemiğe büründü adeta.
Son olarak az çok hepimizin bildiği geçmişimizi, okuması kolay ve masalsı bir anlatımla okumak isterseniz tam size göre bir kitap.
Keyifli okumalar...
"Osmanlı'nın sırrı nedir" sorusunun cevabını arayan yazarın Osmanlı kuruluş döneminin dinamiklerini ve felsefesini bugünkü dille inşa ettiği romandır. Duvarları süsleyen "Ey Osmancık; beğsin. Bundan sonra öfke bize, uysallık sana; güceniklik bize, gönül alma sana; suçlama bizde, katlanma sende; bundan böyle, yanılgı bize, hoş görmek sana; aciz bize, yardım sana; geçimsizlikler, uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar bize, adalet sana; kötü göz bize, şom ağız bize, haksız yorum bize, bağışlama sana. Ey Osmancık bundan böyle, bölmek bize, bütünlemek sana; üşengenlik bize, gayret sana; uyuşukluk bize, rahat bize, uyarmak şevklendirmek, gayretlendirmek sana" gibi sözler bu kitabın eseridir.Sayfa Sayısı: 376
Dizisini hatırlıyorum ben:)
YanıtlaSilİzlediyseniz mutlaka aklınizda kalan parçalar olmuştur :)
SilKitabı okuyanlar hep mest olmuş durumda.Bende notlarım arasına aldım.Tarihi kitapları seviyorum Adaşım,çok sürükleyici oluyor
YanıtlaSilUmarım okuma fırsatın olur ve seversin Sibel
SilSayısız kere karşıma çıkan kitap ama benim okumamam.
YanıtlaSilUmarım bir gün. :)
Not ettim tekrardan, çok teşekkürler. :)
Umarım :)
Silİlk okuduğum Tarık Buğra kitabıydı. Tekrar hatırlamak güzel
YanıtlaSilEmeğinize sağlık...
Size güzel şeyler hatırlatmış olmakta güzel :)
SilMuktedirlerin Osmanlı hayranlığı yüzünden artık bu tip kitapları okuyamıyorum:( Elinize sağlık.
YanıtlaSil:)) hımmm... Yani Osmanlı hakkında eleştirel kitap yazmak cesaret ister
Sil