The Sinner


Ne varsa yabancı dizilerde var azizim. Tamam tamam yerlilerin hakkını da hepten yemeyelim ama gelin bu diziye bir göz atın. Dizimizin adı The Sinner. Günahkar anlamına geliyor. Amerikan USA Network kanalında 8 bölüm olarak yayımlanmış ve her bölüm yaklaşık kırk dakikadan oluşuyor. Alman yazar Petra Hammesfahr'ın aynı isimli romanından uyarlamış ama kitabı okumadığım için bu konuya fazla girmeyi düşünmüyorum.

Hikayemiz evli ve bir çocuk sahibi Cora ile başlıyor. Sahildeler ve eğleniyorlar. Ancak Cora' da anlaşılamayan bir gariplik var. Neyse tam her şey yoluna girdi derken Cora yanı başında cilveleşen çiftten nedense huylanıyor ve adamı oracıkta, herkesin içinde meyve bıçağı ile delik deşik ederek öldürüyor. Olay aleni. Yani bir sürü şahit var. Hatta şahide ne gerek var, kız "evet ben öldürdüm cezası neyse verin" tavrında...


Uzatmayalım. Mahkeme görülecek ve olayda karmaşık bir şey yok.  Tahmin edersiniz ki olay bu kadar olsa ne kitap ne de dizi olurdu değil mi? Sahneye ihtiyar bir dedektif çıkıyor ve herkesin gördüğü olayda gariplikler seziyor. Kimse sebepsiz yere birini öldürmez. Ama Cora'da işlediği cinayetin sebebini bilmiyor ki... İşte izleyince cinayetin sebebini öğreneceksiniz.

Dedektif hakkında da iki kelam etmek lazım. Adam mozoşist. Sanırım evli ama aynı zamanda iri yarı bir kadını da seviyor. Kadının önüne diz çöküyor, kadın buna eziyet ediyor sonra seviyor filan. Sizin fantazi dünyanızı bilmem ama benimki kaldırmadı.

Mazoşist Dedektif

Başrol oyuncusu Jessica Biel tam bir donuk surat. Neredeyse hiç mimik yok. Sadece üzülünce gözünden yaş geliyor ve burnu akıyor o kadar. Yav ben mi irite oldum anlamadım ki.

Olsun, dizi durağan, düşündürücü ve kendini izlettiriyor. Sadece yeni sezon anlaşmalarını yapamamış olmalarından olsa gerek, son bölümün çok hızlı olması ve tüm olayın birden aydınlanması sırıttı. Bunun dışında yeterince meraklandırıcı. Yani sakin olsun, hayatın içinden olsun, gerçek olsunsa isteğiniz doğru yerdesiniz. 


Diziyi ilk Sibelynka'nın blogunda görüp atmıştım hafızama. Hatta mini dizi tabirini de ondan öğrendim ve onun tavsiyesi üzerine geçen hafta sonu bitirdim. Size de tavsiye ederim.

İyi seyirler... 
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

8 yorum:

  1. Mini dizileri severim. Öyle uzun uzadıya olmadıkları için izlemesi daha zevkli bence.
    Birkaç öneri de benden gelsin.
    1- Black Books
    2-Jonathan Strange and Mr Norrell
    3-And Then There Were None
    Bunlar hakkında blogumda da yazı yayınlamıştım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Yasemin. Hemen geliyorum bloguna...

      Sil
  2. Bence de yabancı diziler çok sürükleyici, ilginç, bu da izlenme sebebi:) Konu çok ilginç geldi, kadın durduk yere adamı elbette öldürmez merak ettim ancak her kanal bende yok, netflix'te olursa ancak izleyebilirim. Çok teşekkürler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım izleme şansınız olur ve begenirsiniz. :))

      Sil
  3. İzleyebildiğine çok sevindim.
    Ben de Biel'den çok dedektifimizi sevmiştim. İlginç zevkleri konusunda sana katılıyorum . Sanırım biraz da bu yüzden Cora ile daha kolay empati kurabildi.

    Hemen izlenip bitmesi ne güzel değil mi? Bir Tutam Karınca'nın dizi önerilerini de not aldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabiki. Üç beş sezon süren diziler ne öyle. İzlemeye cesaret edemiyorum :)

      Sil
  4. Sibelynka'da gördükten sonra edinip ilk bölümün girişine göz ucuyla baktım. Abavvv ne biçim giriş! Hepsini izlemeden bırakamayacağımı anlayınca vakitli bir zamana bırakmıştım. Bak yine gaza geldim. :)
    Bu arada evet, And Then There Were None!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hadi bakalım bizde And Then There Were None ye başlayalım. Siz de bizi meraklandırdınız

      Sil