Kadın Beyni kitabını okuduktan sonra youtuberlerin arasında gezinirken yukarıda gördüğünüz video ile karşılaştım. Kitabın yine beyinle ilgili olması ve youtuberin kitabın içeriği hakkında verdiği ilginç örnekler merakımı artırdı. Bu kez beynin insan duyguları üzerindeki etkisinden çok çevreyi algılayışımız üzerindeki rolünü irdelemek farklı bir deneyim olabilir düşüncesiyle beyin üzerine yazılmış ikinci kitabı hemen okumaya başladım.
Taa eskilerde insanlık dünyayı düz bir tepsi gibi sanıyormuş. Sonraları Kopernik dünyanın yuvarlak olduğu üzerine çalışmalar yapmış. İnsan beyninin algısını ise Galileo diye bir adam paramparça etmiş. Araştırmaları sırasında Jüpiterin etrafında dönen uyduların olduğunu keşfetmiş. Bu keşif tam bir yıkım olmuş. O tarihe kadar gökyüzünde görünen ne varsa dünyanın etrafında yani bizim etrafımızda dönüyor algısı varmış. Düşünün merkezde biz varmışız. Yani en önemli varlık bizmişiz. O tarihlerdeki bilim adamları ise dairesel döngüde tek bir merkezin olabileceğini düşünüyorlarmış. Yani dünya güneşin etrafında dönüyorsa, dünyanın uydusu ay'ın hem dünyanın etrafında hem de güneşin etrafında dönmesi olanaksızmış çünkü bunun için iki tane merkez olması gerekirmiş. Ve sonuçta Galileo çalışmalarıyla insanı merkezdeki bu makamından ettiği hatta aşağıladığı için yakılarak öldürülmüş. Önünde saygıyla eğiliyorum. Daha sonraları anlaşıldı ki dünya güneşin, güneşte samanyolu galaksisinin etrafında dönüp duruyormuş. Daha bitmedi. Bu gün bilindiği kadarıyla evrenin sınırları on beş milyar ışık yılı uzaklıkta. Şöyle anlatayım, evrenin bir ucuna gidip bulunduğumuz yere baksanız dünyayı saymıyorum, güneşi de unutun samanyolu galaksisini bile nokta büyüklüğünde görürsünüz. Bahsettiğim bu büyüklük ise şu ana kadar yapılan araştırmalardan elde edilen verilerle bulunan büyüklük. Belki de gerçek evrenin içinde bir nokta dahi olmayabilir. Tahmin ettiğimiz en son büyüklüğün içindeki sır ise beynimizdeki sırrın ancak küçük bir bölümünü oluşturuyor.
Kitabın evreni bu kadar anlatmasının da bir nedeni var. Her şeyin kendi etrafında döndüğünü düşünen egosu yüksek insan beyni zamanla öğrendiği gerçeklerle bir takım hayal kırıklıkları yaşıyor. Ama bilimin doğruluğunda ilerliyor ve bu duruma uyum sağlıyor. Dolayısıyla atalarımızın yaşadığı bu bilişsel sürecin kalıntıları da taa bize kadar uzanıyor. Yanlış anlaşılmasın sadece evren konusunda değil yaşadığı her şeyi bize aktarıyor. Beyin bu kalıtsal süreçle birlikte çevreden de edindiği bir takım bilgileri bize çaktırmadan arşivine atıyor. Daha da kötüsü yeri geldiğinde yine bize çaktırmadan bu bilgileri kullanıyor. Fark ettiniz mi bilmiyorum ama aynı bedenin içindeki iki tane bizden bahsediyorum. Biri bilinçli olarak bedeni kontrol ederken diğeri çaktırmadan kararlarımızı etkiliyor. Biraz daha açayım konuyu. Bir şeyi ilk öğrenme sürecinde bedenimiz beynimizin kontrolünde hareket ediyor. Mesela ilk yürümeyi öğrenirken kalça, diz kapağı ve ayak bileği kaslarımıza odaklanıyoruz. Öğrenme aşamasında da japon yapımı robotlar gibi pati pati yürüyoruz. Ama öğrenim tamamlandıktan sonra bu konu artık arşive atılıyor ve otomatikleşiyor. Beyin bu eylemi tekrarlarken düşünme ihtiyacı hissetmiyor. Düşünsenize, her yürüyüşünüzde beyniniz kaslarınıza emir vererek hareket ettirmeye kalktığını... Hadi biz yine iyiyiz de ya kırk ayak napsın.
Beynimizin bizden habersiz aldığı kararlara bir kaç örnek verelim. Mesela insanların açık tenli insanlardan daha çabuk etkilenmesinin nedeni hastalık belirtilerini daha kolay göstermeleriymiş. Beynimiz koyu tenli insanlarda ten renginin hastalığı gizleyebileceği endişesi taşıyormuş. İkincisi ise hemen verilecek ödüle karşı bedeli sonra isteniyorsa beyin bunu hemen kabul ediyormuş. Hatta bu durumu fark eden üniversitelerden biri öğrencilerine öldüklerinde cesetlerini üniversiteye bağışlama karşılığında 500 dolar teklif etmiş. Ödülün hemen olması ödenecek bedelin ise uzak bir gelecek gibi görünmesi bir çok öğrenciyi etkilemiş. Dikkat edin bu günlerde ekranlarda dönen eviniz hemen alın 20 yılda ödeyin reklamları da aynı şekilde bilinçaltımıza yönelik mesajlar içerir. Sadece bu kadar mı? Bilinçaltınızın ırkçı olup olmadığını, sizi nasıl yanılttığını, bazı gözlemlerini size fark ettirmeden nasıl öğrendiğini ve daha bir sürü şeyi bulacaksınız bu kitapta.
Olayın bir de adli boyutu var. Uyur gezer biri uyurken cinayet işlerse ne olur? Hatta tarihte beynindeki ur nedeniyle hiç tanımadığı 13 kişiyi, çok sevdiği eşini ve annesini öldüren Charles Whitman vakası var ki mutlaka okumalısınız.
Sonra Kasparov ve bilgisayarın santranç oyunu, yapay zekanın neden geliştirilemediği, beyindeki hasarların insan davranışı üzerindeki etkileri gibi ufkunuzu açacak bir çok konu var.
Son söz; beynimiz anlaşılabilecek kadar basit olsaydı onu anlayabilecek zekaya sahip olamazdık. Ve kapanış Nil Karaibrahimgil' de...
Bu yazıyı buraya kadar okumayı başardıysanız öncelikle sizi sabrınızdan dolayı tebrik ediyorum ve bir kez de sizin önünüzde eğiliyorum. Sonrasında ise çok fazla ayrıntı vermişim gibi algılanmak istemem çünkü konuya biraz olsun merakınız varsa ufkunuzu açacak daha bir çok konuyla karşılaşacaksınız.
Sevgiyle kalın...
Yazı çok sürükleyici ve merak uyandırıcı olmuş emeğinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim Kadriye hanım...
SilYazıyı sonuna kadar gayet keyifle okudum :) Okunmayacak gibi değil zaten. Bu tür konulara ilgi duyuyorum ve şimdi Charles Whitman konusunu araştırmaya gidiyorum :)
YanıtlaSilYazıyı sonuna kadar okuma başarından dolayı tebrik övgülerinden dolayı da teşekkür ederim söz sanatı 😊
SilYazı çok ilgi çekiciydi.Tabi ki okudum.Uyur gezer cinayetlerini merak ettim.Bakacağım ona da :))
YanıtlaSil😁😁😁 teşekkür ve tebrik ederim daha mutlu ettiniz beni
SilOkudum efem gayet akıcı bir yazı ile cinayet kısımları dikkatımı çekti :) Zaten benden bu beklenir :) Çok Kitabım var okunması gereken Bende Beynin Sırları diye bir kitap siparişi verdim bekliyorum :))) Güzel anlatım Teşekkür ederim sayın özer :)))
YanıtlaSilTeşekkür ederim Mayıs, sana da tebrikler :D
Silkişisel gelişime mi sardınız efem :D
YanıtlaSilYok ya sadece beynin gizemi baya ilgimi çekti Eylem :D
Sil