Zamanın birinde yani taa eskiden ilk okul çocuklarına anneleri ve babaları ile bir anlığına rolleri değiştiklerinin varsayılması istenmiş. Çocuk kendisini annesinin yada babasının yerine koyacak, baba yada annesi ise kendisi olacak. Ve çocuklarının yaramazlık yapması durumunda ne ceza vereceklerini isimlerini yazmadan önlerindeki kağıtlara yazmaları istenmiş. Gelen cevaplar ürkütücü. Kimisi annesini bir odaya hapseder dışarı çıkmasına izin vermezmiş, bazıları tokat atarmış. Babasını bir hayvana bindirip başında bıçak sallandırarak onu akıllandırmak isteyen bile var.
Kitabın başında çocuklar ve aileleri üzerine yapılmış bir takım araştırmalardan bahsedilmiş. Benim dikkatimi çekense yukarıdaki araştırma. Durur muyum. Evdeki ufaklığı aldım karşıma. Bizde varsayımda bulunmak için mesela, eğer, hayal edelim gibi kelimeler geçersiz. Diyelim ki. Benim daha önce bir kere bile kullanmadığım kelime ufaklığın sayesinde sihirli bir kelime olarak hayatımıza girdi. Neyse, diyelim ki ile sorumuzu patlattım. Duyduklarımı buraya yazmayacağım ama hiç güzel şeyler değildi. İnanın ben öyle bir baba değilim. Sonra diyelim ki yi bir daha patlatarak aynı soruyu annesi için patlattım. Hımm mesela annem cam bardağı kırsa ona ne ceza verirdim diye mi sordun dedi. -bu arada anne ile kız arasında cam bardak kırılmasının ciddi bir sorun olduğunu öğrendim- Anne anne diye ölüp biten çocuğun vermeyi düşündüğü ceza benim hayal dünyamın çook ötesindeydi.
Bunu şunun için anlattım sevgili okur. Bu kitabı okuyun ama anne- baba iseniz mutlaka okuyun. Zeynep ile Ahmet adındaki iki eski sınıf arkadaşının mektuplaşmalarından, küçüklerin gözünden kendimizi görüyoruz. Benim aslan oğlum şöyle zeki böyle yetenekli, benim kızımda bir ses var ki üfff, benim evladım en birinci diyen, geçmişinde okuduğu tüm okulları hep birincilikle bitiren anne babalar sizin de etrafınızda yok mu. Belki de aynadakidir ne dersin?
Sonra vatan millet sevgisinden dem vurup hak hukuktan bahsederken torpille gemisini yürütenler. Kendisinden önceki öğretmenin öğrettiklerinin tamamen unutulmasını isteyen, sadece ben bilirimci öğretmenler. Çocuğun hayal dünyasını umursamayıp kendi istediği şiiri ezberletip kendi istediği piyesi oynatanlar.
Haliyle kitap bu kadar ağır eleştiri getirince girdiği çocuk romanları yarışmasından da eli boş dönmüş.
Sağlıcakla kalın...
okuyacağım bu kitabı teşekkürler efendim tanıttığınız için.
YanıtlaSilEmrah bloguna dönmüşsün.sevindim senin adına
SilAziz Nesin'i severim :))
YanıtlaSilBen daha yeni tanımaya başladım. Çok geç kaldım çok
SilBabamın kitaplığında görüp okumuştum uzun süre önce. Ancak pek bir şey kalmamış aklımda:) Tekrar bir göz atıcam yazınızdan sonra. Teşekkürler :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim yorumun için :)
SilHiç duyamadığım bir kitaptı. Aklıma yazdım. Paylaşım için teşekkürler
YanıtlaSilOkudum bunu babam basmıştı :) Eski maatbacılardandır kendisi güzel bir kitaptır yorumuna sağlık :)
YanıtlaSilBabanızla tanışsam ne güzel olurdu, faydalanırdık ya :)
SilSeni esir ederdi babam :) Çağal oğlu günlerinden başlardı. Anlatırdı maatbacılık ve tüm eski kitapları askeri dönemde yaktıkları kitapları,da bol bol anlatırdı sende bir fenalık geçirirdin :) Tüm eski kitaplarını araklıyorum adamın böylede sevimli bir çocuğum işte yürütmekte diyebiliriz aslında hahahhah
YanıtlaSilFenalık geçireceksem eğer kitap sohbeti sırasında geçirmeyi tercih ederim. Bu arada sizin gibilere kitap hırsızı mı deniyor :)
Siloooo hayır hayır ne kitabı ne hırsızı minik bir aşırma sadece lütfen hem tüm kitaplarını geriye götürüyorum :) tabi uzun süreli oluyor geriye götürmem bu kısmı biraz çetrefilli karıştırmayalım şimdi :) Kitaplarla ilgili konuşmayı sevmeyen biri daha :)
YanıtlaSilBence siz babanızın değerini bilin... tam bir süper babaymış:))
Sil