Gelecekten Distopik Bir Günlük - Biz



Teknolojinin aklınıza gelebilecek her şeyi kontrol ettiği, felaketlerin yaşanmadığı ve insanların robotikleştiği tarihi bilinmeyen bir geleceğini günlüğünü okumak hayli ilginç geldi bana. Böyle bir yaşama dışarıdan bakmak önce biraz ürpertse de sonrasını acaba daha mı iyi olurdulu sorulara bıraktı. Sanki günümüzde herkes birey olabiliyor mu ki? Sevdiği işi yapan, sevdiği şehirde ya da evde gönlünce dolu dolu yaşayabilen kaç kişi vardır acaba? 

Rus yazar Yevgeni İvanoviç Zamyatin acabalı sorularımın cevabını taa 1920 ler de kaleme almış. Peki hemen yayınlayabilmiş mi? Tabi ki de hayır. Öyle özgür bir dünya nerde! 1988' e kadar ülkesinde yayınlanamamış hatta önce İngilizcesi basılmış. Yazılır yazılmaz yayımlanamasa da George Orwel'in efsanevi eseri 1984'e esin kaynağı olmuş. Bu kitapta muğlak kalan bürokrasi ve yönetim daha baskın bir şekliyle 1984 kitabında Büyük Biraderler olarak karşımıza çıkmış.

Peki ne anlatıyor günlük? Evrenin ismi açıklanmayan bir yerinde kafes içinde yaşam süren toplumun hayatını. Bu kafes'in mimarlarının birinin günlüğünden okuyoruz tüm yaşamlarını. Günlüğe göre toplumda her şey bürokrasinin kontrolünde ve zaman çizelgesine göre yapılıyor. Sabah kalkma, spor saati, kahvaltı, çalışma saati, kendine ayırabileceğin bir saatlik dilim, sosyal aktiviteler zamanı ve mekanı belli yerlerde yapılıyor... Sosyal yaşamında da evlilik ve akrabalık yok. Cinsel ihtiyaçlar size uygun eşlerle ve belli zamanlarda verilen kartlarla sağlanabiliyor. Sadece bu dönemde perdeleriniz kapanabiliyor. Bunun dışında zaten kimsenin gizleyecek bir şeyi olamayacağına göre perdeye ne gerek var. Sanatsal faaliyetlerde farklı kombinasyonlara göre makinelerce yapılıyor. Makinelerden daha iyi müzik yapmak ya da resim çizmek zaten mümkün değil. Sonuç olarak robotik ve sağlıklı bir insan modeliyle doldurulmuş toplum. Bunun yanında seçimlerde gizli oy kullanmayı istemek tedavisi mümkün olmayan bir hastalık, toplumdan bağımsız kendin gibi yaşamayı istemek ise çürümüşlük olarak kabul ediliyor...

208 sayfalık eserin güzelliği ise günlüğün ilerleyişinde saklı. Fanusun içindeki muazzam hayatın aslında distopya içinde yok oluş olduğunun fark edilmesinde... Yazarken düşünmenin ya da yaşadığını yazmanın verdiği bilinçlenmede... 

Oldukça etkileyici bir kitaptı...
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

10 yorum:

  1. yorumunuz için teşkkür ederim. Güzel içeriği varmış. denk gelirsem okumak isterim

    YanıtlaSil
  2. Ah! bu kitabı o kadar çok öven var ki ve benim listem o kadar o kadar kalabalık ki ve ve buna sıra gelir mi ki ve ve ve gelsin ki, ne olur gelse ki... =))

    YanıtlaSil
  3. Bunu okumayı ümit ediyorum... Teşekkürler tanıtım için.

    YanıtlaSil
  4. Hem sade dili hem de yanlışa masumca bağlanışı etkileyici... Haklısın... Ayrıca bu kitabı blogları gezerken listeme eklemişimdir. Hatırlayamadığım için yazmadım ama belki de sende görmüşümdür 🤔

    YanıtlaSil
  5. Hi :) This post is very interesting
    I am following you and invite you to me
    https://milentry-blog.blogspot.com

    YanıtlaSil
  6. İlgimi çekti umarım kısa zamanda okumak için fırsatım olur. Uzun soluklu kaliteli bir blog olmuş , başarılarınızın artmasını dilerim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Esmer... Ben distopik kitapları sevdiğim için okuyorum ama sen sevmesen de bu kitabı da bulursan oku bence...

      Sil