Paris ve Londra'da Beş Parasız


Bir yazar düşünün, yönetime tepeden, halka aşağıdan bakmayı bilsin, iktidarı ele geçirmenin yöntemlerini anlatsın, distopik toplum öngörüleriyle insanlığa ışık tutsun. George Orwell'den bahsediyorum. 1984 romanıyla toplumun beynini yıkama ve baskılama yöntemlerini anlatarak şaşırtmış, Hayvan Çiftliği romanıyla da yönetimin nasıl ele geçirileceğini ilmek ilmek işlemişti. Ancak yazarın otobiyografik olduğu değerlendirilen ve diğer iki romanının gölgesinde kalan ilk romanı varmış. Kendisini Uçurum İnsanları kitabı eleştirisine SevKoz tarafından bırakılan yorum sayesinde haberdar oldum ve önce blogunda eleştirisini sonra da kitabı okudum. 

Paris ve Londra'da Beş Parasız otobiyografik özellikler göstermesi nedeniyle olsa gerek eserin ön sözü olarak yazarın hayatı kısaca anlatılmış. Böylece önce yazarın hayatını dışarıdan gözlerken, romana geçtiğimizde de aynı hayatın duygularını hissediyoruz.

Kitabı okudukça aslında yazarın yaşanan acıları anlatmaktan çok daha büyük bir derdi olduğunu görüyoruz. Sefalet her yerde sefalettir, bunu bir dilencinin hayatında görebileceğiniz gibi lüks bir restoranın mutfağında, bir köprü altında ya da bir hastane odasında da görebileceğimizi anlatıyor. Ama daha önemli ya bir gün bu duruma düşersem korkusunun gerçek olması... Bir zamanlar yaşadığı gelecek kaygısını birden yaşamaya başlayan biri olarak, düştüğü o çukurdaki hayatı ve yeni çevresini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Sefiller kadrosunun bitmek bilmeyen oyununda yer almanın ne demek olduğunu iliklerimize kadar hissettiriyor.

Son kısımda ise yazar, okurun çıkaracağı derslerin yanına asıl yaşayanın tecrübelerini paylaşmalı düşüncesiyle, yaşadıklarından aldığı dersleri eveleyip gevelemeden yazmış.  

Yine de meteliksiz kalmanın bana kesinlikle öğrettiği bir iki şeyi gösterebilirim. Bir daha hiçbir zaman berduşların sarhoş birer ahlaksız oluğunu düşünmeyeceğim, bir peni verdim diye bir dilencinin bana minnet duymasını beklemeyeceğim, işsizler uyuşuksa buna şaşmayacağım, Selamet Ordusuna para vermeyeceğim, giysilerimi rehine geri çevirmeyeceğim, şık bir restoranda yediğim yemekten tat almayacağım. Bu, bir başlangıç.

Mutlaka okunması gereken kitaplar listenize yazın lütfen...

Sevgiler.


"Beş parasız kalmaktan o kadar çok bahsetmiştiniz ki; eh, işte beş parasız kaldınız ve hâlâ ayaktasınız." Paris ve Londra'da Beş Parasız, 20. yüzyılın en büyük romancılarından George Orwell'in, Avrupa'nın iki büyük şehrinde, Paris ve Londra'da yaşadığı sefaleti olanca gerçekliğiyle anlattığı, son derece önemli bir eser. Bir gün Paris'in orta yerinde meteliksiz kalan genç yazar, yoksulluk ve açlıkla mücadele etmeye başlar. Rehineciler, iş bulma kurumları, umut tacirleri, karın tokluğuna günde on yedi saat çalışılan karanlık otel mutfakları arasında sürüp giden Paris macerası, yazarın güç de olsa kendini Londra'ya atmasıyla sona erer ama Londra'da onu çok daha ağır şartlar beklemektedir.


Orwell, modern insanın ısrarla görmezden geldiği bir dünyanın kapısını aralıyor. İşsizlik, evsizlik, açlıkla damgalanan bu dünyanın insanları izbe pansiyonlarda, berduş barınaklarında yaşıyor, hayata bir ucundan tutunmaya çalışıyorlar. Paris ve Londra'da Beş Parasız, köleliğin hiçbir zaman, modern zamanlarda bile ortadan kalkmadığını, sadece görünüm değiştirdiğini anlatıyor.
(Tanıtım Bülteninden)


Sayfa Sayısı: 248
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

17 yorum:

  1. ben hafta sonu için şehir dışına çıkarken almıştım yanıma, ben keyif içinde kahve yudumlamaya çalışırken , yazar bulaşık suyu gibi kahveye bile razı olup onun için 1 sent bulamadığın anlatırken boğazımdan geçmemişti o kahve.. çok acaip bir kitap çok .. çok önemli , gerçekten hayat boyu bir kaç kez okunmalı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Siz kahveden etkilenmişsiniz ben ise lüks restoranların mutfaklarında yaşananlardan etkilendim. Lüks oteller filan cazibesini yitirdi.

      Sil
  2. Sayenizde bir kitap daha eklendi listeme. Emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. Ben de senin gibi düşünüyorum İlkay. Özellikle Hayvan Çiftliği hem okuması kolay hem de derinliği olan bir kitaptı. Ama bu kitaptaki içselleştirilme de diğerlerinde yok

    YanıtlaSil
  4. Blogsözlükte başlığı açılmıştı oradan gördüm benim de dikkatimi çekmişti. Okunacak şu ara çok kitap var onlar bitince okumak nasip olur inşallah :)... Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet Yasemin kitabı blogsözlük okuma grubu listesine de almış. Bence okuma grubunu da takip edin, şimdiki seçtiği kitapta çok iyi...

      Sil
  5. Hayvan Çiftliği ve 1984' ü okumuştum. Bunu da en kısa zamanda okuyacağım. Tavsiye ve tanıtım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. Orwell'i çok seviyorum.
    Hatta romanlarının liselerde ders olarak okutulması gibi topik bir hayalim de var!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayalin çok güzel de bu hiç bir yönetim kabul etmez. Kim kendi topuğuna sıkar ki :)

      Sil
  7. George Orwell favori yazarlarımdan biridir. Ama bahsettiğiniz kitabını okumamıştım. Üstelik Sevkoz'da da denk gelmemişim. Kesinlikle okumam gerek not alıyorum. Teşekkürler bilgi için.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dert anası olarak fazlasıyla seveceğinizi düşünuyorum.

      Sil
  8. Bu tarz kitapları çok seviyorum.
    Hayvan çiftliği kitabını not aldım.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. Orwell in bu kitabini duymamistim. Eyvah liste uzuyor gittikce. Okuma listesinde blogumu gördüm cok tesekkür ederim 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık daha sık takip edeceğim haberin olsun :)

      Kitap fazlasıyla depresyonik ama güzel, halimize şükretmemize neden oluyor. Tavsiye ederim

      Sil