Bu aralar yabancı dizilerle pek bir sıkı fıkıyım. Hele geçen hafta ne olsa izlerim modundayım. Biraz bu mod biraz da La Casa De Papel oyuncularından bir kısmının yine ön safta olmasından dolayı bu diziyi izledim. 2018 yılı, İspanyol yapımı ve ilk sezon olarak sekiz bölüm çekilmiş bir gençlik dizisi. İkinci sezon onayını da almış aslında ama daha ortalıkta fragmanı bile yok.
Bu aralar yabancı dizilerle pek bir sıkı fıkıyım. Hele geçen hafta ne olsa izlerim modundayım. Biraz bu mod biraz da La Casa De Papel oyuncularından bir kısmının yine ön safta olmasından dolayı bu diziyi izledim. 2018 yılı, İspanyol yapımı ve ilk sezon olarak sekiz bölüm çekilmiş bir gençlik dizisi. İkinci sezon onayını da almış aslında ama daha ortalıkta fragmanı bile yok.
Bu aralar yabancı dizilerle pek bir sıkı fıkıyım. Hele geçen hafta ne olsa izlerim modundayım. Biraz bu mod biraz da La Casa De Papel o...
Mükemmelliğe, yazıya eklenecek hiçbir şey kalmadığında değil, yazıdan çıkarılacak hiçbir şey kalmadığında ulaşılır.
Kitabın bilinmesi gereken diğer ayrıntısı ise çizimleri. Tamamı yazar tarafından oluşturulan sulu boya resimlerden oluşuyormuş. Öyle ki Fransa Euro'ya geçiş yapmadan önce Frankların üzerinde küçük Prens ve yazarın diğer çizimlerinden oluşan resimler bulunuyormuş. Daha bitmedi. Japonya’nın Hakone isimli şehrinde bir Küçük Prens müzesi, Güney Kore’de Gyeonggi-do kentinde Küçük Prens temalı bir köy olduğu gibi, 2000 yılında da yazarın doğup büyüdüğü Lyon’da bulunan havaalanına Saint Exupéry’nin adı verilmiş.
Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: ” Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu.
İlginç bir kitap Küçük Prens. Aynı zamanda pilot olan yazar Exupery kitabı New York'dda bir otel odasında yazmış. İlk yazım olarak...
Dizinin en bilindik ve en büyük özelliği her bir saatlik izletiden sonra oyuncularının, konularının, yönetmenlerin ve mekanların değişmesi. Bu durum bir sonraki bölüme değil aynı isimde başka bir filme ve başka bir heyecana geçiyorsunuz hissi oluşturuyor. Bazen modern bir dünya, bazen uzak bir gelecek bazen de vahşi batı tarzı yaşamlara tanıklık ediyorsunuz.
Black Mirror dizisinin şöhretini artık duymayan kalmamıştır. Ama olsun, bir kez de benim gözümden irdeleyin. Ve hala kıyıda köşede kal...
İlginç. Yani bazı eserleri günümüzde yaşayan biri yazsa, yerden yere vurur hatta sosyal medyada linç eder, insan içine çıkamayacak hal...
Bazı kitaplar okunmasına okunuyor ama eleştirisini yazmaya gelince kal getiriyor. Verdiği mesajların satır aralarında gizli olmasından...
Beklemek... Gelmeyeni, olmayanı ya da bir varsayımı beklemek. The Pianist filminde geçen bir replikteki gibi... "Sanki çok ömrümüz varmış gibi, beklemeyi öğretiyor bize hayat." tecrübesiyle beklemek...
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar.
Arka kapak yazısı:
İç karartıcı Bastiani Kalesi'ne vardığında genç teğmen Giovanni Drogo tarifsiz bir sıkıntıya kapılır. İlk görev yeri olan bu kaleyi bir gece bile kalmadan terk etmeyi ister, ama harekete geçemez. Sonunda en fazla dört ay kalabileceğine karar verir. Alışkanlıkların uyuşturucu etkisi, askerlik gururu, gündelik ritüellerle dolan bir hayat boşluğuna bağlanması ve Tatar Çölü'nün vahşi cazibesi bu dört ayı yıllara çevirir. Giovanni Drogo kimsenin gelip geçmediği, öte tarafında ne olduğunu, kimlerin yaşadığını bilmediği bir çöl sınırını beklemeye bırakır kendini. Ünlü İtalyan yazar Dino Buzzati'nin ilk romanı olan Tatar Çölü, hayatın anlamını ve insanın kaderine teslim olmasını sorgular. Kafka, Sartre ve Camus'nün değişik biçimlerde uğraştığı bu sorgulamayı kurgulayan Tatar Çölü, çağımızın önemli eserlerinden biridir.Sayfa Sayısı: 232
Beklemek... Gelmeyeni, olmayanı ya da bir varsayımı beklemek. The Pianist filminde geçen bir replikteki gibi... "Sanki çok ömrümüz...
Rafadan Tayfa Dehliz
Lütfen Beni Öldürme - Stranger Than Fiction (2006)
Yok Artık (20015)
Uzuuun bir aradan sonra sinemada film izleme kararı aldım. Tabi ki yoğun bir tavsiye bombardımanına rağmen, herkesin gittiği ve hönküre hö...
Hoşgeldiniz
