Yaşar Kemal'in Kaleminden Çakırcalı Efe


Osmanlı'nın son demlerinde, merkezi otoritenin yerle yeksan olduğu yıllardayız. Devlet kendisine baş kaldıran efelerle mücadele edecek gücü bile bulamaz artık kendinde. Ne kadar efe varsa affettiğini açıklar ve hepsini düze indirir. Ancak tekrar dağa çıkmalarından korktuğu için de gizli bir emirle hepsini öldürtür. Osmanlı zaptiyesi Boşnak Hasan Çavuş tarafından öldürülen Çakırcalı Ahmet Efe'de bunlardan biridir.

Ahmet Efe öldürüldüğünde oğlu Mehmet daha 11 yaşındadır. Anasının Osmanlıya güven olmaz, babanın kanını yerde koma oğul telkinleriyle ve kendisine baş kaldıranların başını ezmek isteyen bir ağanın desteğiyle isteksizce çıkar dağa. Dağda ise babasının yoldaşı Hacı Eşkıya Mustafa ona kol kanat gerer.

Bir süre sonra Mehmet, Çakırcalı Efe olur. İyi nişancı olmasıyla, dağlarda hızlı yer değiştirmesiyle ve halkın desteğini almasıyla diğer efelerden ayrılır. Halkın desteğini almak için soyduğu ağalardan aldığı altınları, köy köy dolaşarak parasızlıktan evlenemeyen gençlere ve fakir ailelere dağıtır. Zenginlere zorla köprü ve çeşme yaptırır.  Mehmet kaçanı kovalarken düşülen pusudan kurtulmanın imkansız olduğuna inanır ve hiç bir zaman kaçanın peşine düşmez. Ancak zamanı geldiğinde gereğini yapar. Kendi peşine düşenleri ise kurduğu pusuya düşürür.    


Zenginden alıp fakire dağıtan Efe halkın desteği ve kıvrak zekasıyla efsaneye dönüşür. Ünü Avrupa'ya kadar ulaşır ve gazetecilerle söyleşi yapar. Kendisiyle baş edemeyen Osmanlı, onun bulunduğu yere hiç bir silahlı asker ve jandarmanın girmeyeceğini sözünü vererek kendisini ve adamlarını affeder. Üstelik maaş bağlayarak.

Efe'nin dağda kaldığı 15 yıl boyunca 1080 kişiyi öldürdüğü yazılır. Kendince de hepsini haklı gerekçelerle öldürmüştür. Kaçınılmaz sonu ise Osmanlı askerleriyle girdiği bir çatışmada yediği kör kurşunla görür. 


Yaşar Kemal'de ünü Avrupa'ya kadar ulaşan 1872 doğumlu Efe'yi görenlerden uzun uzun dinlemiş, notlar almış. Notlarını, onu öldüren müfrezenin komutanı Albay Rüştü Kobaş'ın anılarıyla da birleştirerek okuyucusuna sunmuş. 

Bu hayatı herkes yaşıyor da bazıları efsane yaşıyor sanki. Sevim'in blogunda gördüğüm eser efsane bir kişiliği tanımamı sağladı. Çok da güzel oldu. 

İzmir'in kavakları
Dökülür yaprakları
Bize de derler çakıcı
Yar fidan boylum
Yakarız konakları
Selvim senden uzun yok
Yaprağında düzüm yok
Kamalı da zeybek vuruldu
Yar fidan boylum
Çakıcı'ya sözüm yok
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

3 yorum:

  1. Ya ne kadar güzeldi demi... Gerçek hayat hikayesi olmasına inanılmaz şaşırdım ne hayatlar varmis beee dedim

    YanıtlaSil