Mektup Roman diye bir tür duymadıysanız size biraz artistlik yapayım. Nasıl oluyor biliyor musunuz? Klasik roman gibi değil. Bir anlatıcı yok. Olayları yaşayan, birine mektup yazarak başından geçenleri anlatıyor hepsi bu. Böylece okur ilk elden dinleyici durumuna düşüyor ve olayın aslını muhatabından öğreniyor.
Şaka bir yana, daha önce karşılıklı mektuplaşmalardan oluşan roman okumuştum ama bunun bir edebi tür olduğunu yeni duydum ve acayip hoşuma gitti. Çünkü öncesinde yazarın yaşananları mı yoksa roman kahramanlarının hissettiklerini mi anlattığı üzerine yoğunlaşıyordum. Yani ister olay olsun ister duygu hep bir dış ses olabildiğince objektif bir şekilde anlatıyordu. Ama bunun yerine yazarın hikayeyi kendi başından geçmiş gibi kurgulaması ve okurun karşı tarafın hissettiklerinden habersiz olması... Fazlasıyla subjektif ve gerçekçi.
Neyse lafı fazla uzatmadan blog sözlük kitap okuma grubunun 21. kitabından da bahsedeyim. Goethe, Genç Werther'in Acılarını 1774 yılında ve daha 25 yaşındayken yazmış. Kitap Mektup Roman türünde. Hikayemiz hali vakti yerinde bir genç olan Werther'in, kent yaşamından sıkılıp yerleştiği kırsal kesimde gördüğü Lotte'ye olan aşkını anlatır. Tüm anlatıyı Werther'in gerçek mi yoksa hayali mi olduğu tam anlaşılamayan Wilhelm isimli arkadaşına yazdığı mektuplardan okuyoruz. Bana kalırsa anlatıya mektup demektense günlük demek daha doğru. Çünkü bölümler hem kısa, hem direk konuya giriyor hem de mektup formatında olması gereken "siz nasılsınızlar" filan yok. Lakin onca eleştirmen mektup demişken bize daha fazla söz düşmez.
Tek taraflı yazılan mektuplardan anladığımız kadarıyla Werther, bir yerde gördüğü Lotte'ye aşık olur. Aslında aşkına da karşılık bulur ama Lotte bir başkasıyla sözlüdür ve söz her şeyden önemlidir. Olsun, Werther aşkına kavuşma umudunu hep korur. Ta ki Lotte sözlüsüyle evlenene kadar. Sonrası intihar.
Romanı yüzeysel okursanız kavuşulamayan aşkın ızdırabını, umudunu görürsünüz. "Sen beni sevdiğin için ben kendime hayrandım" lafının hikayenin içinden kalbinize saplandığını hissedersiniz. Ama satır aralarına girip ayrıntıları yakalayabilirseniz, sınıf ayrımından tutun da hayatta kendiniz olabilmenin önemini, özgürlüğü ve sanatın ne için yapılması gerektiği gibi derin konuları bulabilirsiniz.
Bu dünya klasiğini severek okuyabileceğinizi düşünüyorum.
Sevgiyle kalın...
Bazı kitapların yorumlarını okuyunca kitabı da okuma ihtiyacını duyuyorum şimdi de böyle oldu.
YanıtlaSilBaşka bir yerde de denk geldim bu kitaba.
Goethe'nin evine gittim çıktığı bahçeyi gördüm yaşadığı odaları muntazam kütüphanesini oturdum koltuğu hatta yazdığı oda ve masayı.
Oda çok güzeldi masa tam pencerenin önüne konmuştu pencere küçük ahşap ama çok hoştu..hiç bir kitabını okumadım daha okumayı isterdim ancak burada kitaplar çok pahalı oradaki fiyatı direk euroya çevirip satarlar haliyle çok fazla kitap alamıyorum.
Uzun oldu bağışlayın.
Kaleminize sağlık.
Kitaplar konusunda şanssız olsanız da gezi konusunda inanılmaz şanslısınız bence. Yazarın evini, kütüphanesini gezmişsiniz. İmrendim :)
Silbu arada güzel yorumun için de teşekkür ederim.
O kadar güzel yorumlamışsınız ki alıp okuyasım geldi. Listeme ekleyeyim. Emeğinize sağlık..
YanıtlaSil:)) teşekkür ederim.
SilMektup roman okumadım daha önce ama kitaplarda arada mektuplar oluyor,hoşuma gidiyor onları okumak bunu da denemek lazım teşekkürler:)
YanıtlaSilDeneyin, beğeneceğinizden eminim :)
SilBeş-altı sene önce okumuştum. Yeniden gözümde canlandı kitap. Aşk acısının içerisine işlenen derin mevzular.
YanıtlaSilSize güzel bir kitabı hatırlatığım için mutlu oldum. Ne mutlu bana 😁
SilMerhabalar uzun zaman oldu. Sizin hala yazdığınızı görünce de mutlu oldum :) Bu kitabı ben de okumuştum. Sevdiğim klasiklerdendir.
YanıtlaSilOoo kimler gelmiş :) Merhabalar, umarım yazmayı hiç bir zaman bırakmazsınız. Ne kadar yoğun olursanız olun yine de kaçamak yapın blogunuza :)
SilÖnümüzdeki hafta okuyacağım bende
YanıtlaSilBlogunuzu takibe aldım Kitap sever birine rastlamak güzel
Karşılıklı takipleştik desenize...
SilKitabı da seversiniz umarım