Eşeğin Fikri, Kazancı Yokuşu ' ndan sonra okuduğum ikinci Ferhan Şensoy kitabı. Kitap, Ferhan Şensoy' un günlük hayatta karşıla...
Hani bazı insanlar vardır ya, ne anlatırsa anlatsın karşısındaki insanı güldürebilen. İşte öyle bir kitap yazmış Ferhan Şensoy. Ede...
Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra. Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu onun. Gelindi mi oturulmalıydı. Bir çay, birkaç sigarayla, kıyıda kayığında ağ onaran, çapari kösteği hazırlayan balıkçıları seyretmek, bir tost isteyip, bacaklarıma sırnaşan kedilere atmak, yakın masalarda konuşulanları dinlemek, birini bekliyormuş gibi ikide bir saate bakmak iyi gelebilirdi. Gelmeliydi en azından.
Yine yaz akşamları. Yaralı tekneler, küflü sesler. Erdek'te çay bahçeleri, bıkkın orkestra, tatsız garsonlar. Ezine, Susurluk, Bandırma, burası Ankara, orası Samsun! Yalandan bayılanlar, bilmezden gelinenler, kaybolan dayılar.... Uykusunda ağlayan adamlar, pişmanlar, yorgunlar. Para için mırın kırın, laf dokunduran konuşmalar. Nerede bu Türkan Şoray?
Mahir Ünsal Eriş, sokaktan gelen gürültüyü, bangır bangır Yıldız Tilbe dinleyen evleri resmediyor. Bi gevezeleşip bi susanları, iyi olalım be ne olur diyenleri, helallik isteyenleri anlatıyor.
Olduğu Kadar Güzeldik, gazoza doğru çocuklaşan hikayelerle çağlıyor, zamana dokunuyor. Eriş, hüzünlü mağlupların iyimser yazarı olmaya devam ediyor.
Kitapeylemi tarafından hediye edilen kitaplardan ilki. Kitaba geçmeden önce hediyeleşmek ya da takas, artık siz ne dersiniz bilmiyoru...
Polisiye roman okumayı ya da bir arkadaşınıza tavsiye etmeyi düşünüyorsanız Ahmet Ümit kesinlikle listenizin ilk sırasında yer almal...
Barış Soydan 2014 yılına kadar Sabah gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yapmış. Ancak 2014 yılında Gezi olaylarının patlak vermesi ve...
Benim için 90' lı yıllar denilince akan sular durur. Hele de bir kitabın arka kapağında, Süper Baba'nın müziğini flütle çald...
Popüler kültürün pohpohlayarak gözümüze soktuğu yazarlar ya da kitaplar hakkında ön yargım olsa da, kitabın inceliği bu etkiyi sıfırla...
Roman ilk olarak 1949 yılında "Avrupa'daki Son Adam" ismiyle yayımlanmış ancak daha sonra satış stratejisi gereği "1984" olarak ismi değiştirilmiş. Adı ne olursa olsun alegorik yapıda anti ütopik ya da distopik olarak tabir edilen, kötünün kurgulanmasında bir başyapıt olduğu muhakkak. Kurgunun bu kadar başarılı olmasında yazarın hayatının ikinci dünya savaşı yıllarına denk gelen yaklaşık 8 yıllık dönemini polis olarak geçirmesinin ve bu dönemde şahit olduğu karşılaştığı antidemokratik ve acımasız uygulamaların da etkisi olduğu hissediliyor. Sanki bu etkiyle ortaya atılan "düşünce polisi" gibi oldukça ürkütücü bir kavram romanda en az "Büyük Birader" kadar ağırlığını hissettiriyor.
Yaşam standardı her geçen gün daha kötüye giderken dev ekranlardan açıklanan ve manipule edilen verilerle bunun tam tersi bildirilir. Bireylerse sadece davranışlarından değil fikirlerinden, mimiklerinden hatta uyurken sayıkladıklarından bile sorumludur.
Yazar bu zifiri karanlıkta bizi görünüşte her söylenileni yapan tüm propaganda faaliyetlerine katılan ancak kendi iç dünyasında sistemi sorgulayan ve gizlice gerçek düşüncelerini yazmaya başlayan Winston Smith ile tanıştırıyor. Kısa bir süre sonra da Winston'un hayatına Julia isimli gizemli ve genç bir kız giriyor. İki aşık için her şeyin daha iyiye gitmesi beklenirken insanın nasıl "hiç" e düşürülebileceği gerçeğiyle karşılaşılıyor.
Ben romanı okuduktan sonra filminin de olduğunu öğrendim ve izledim. İlk yarım saat merak uyandırıcı olsa da sonrası ilerlemeyen bir film yapmışlar. Kitaba sadık kalmaya çalışmışlar ama yazarın vermeye çalıştığı mesajın çeyreğini verememişler.
Son olarak sevgili okur, iyi ki televizyonu kapatma özgürlüğümüz var...
Sevgiyle kalın...
Yazarın ilk okuduğum Hayvan Çiftliği romanından sonra listeye almıştım kitabı. Eğer bir yazarın sizi etkileyen bir kitabını okumuşsan...
Hoşgeldiniz
