Bundan yıllaaarrr önce Milliyet Yayıncılık çeşitli yazarların kitaplarının (gazete kağıdına basarak) maliyetini düşürdükten sonra uygun fiyata satarak kitapların satış rekorları kırmasını sağlıyormuş. Aynı teklifle Aziz Nesin' e gelmişler. Aziz Nesin hangi kitabını seçmesi gerektiğini düşünürken aklına uyanık okurların sorusu gelmiş.
En çok hangi kitabınızı seviyorsunuz?
Aziz Nesin e göre okur bu soruda aslında "ben sizin hiç bir kitabınızı okumadım, bana en sevdiğiniz kitabınızı söyleyin ki sizi ona göre tartayım, beğenmezsem başka kitabınızı okumayacağım" demek istiyor.
Uyanık yazar ise genelde şöyle cevap verir. Bütün kitaplarımı severim, sevmeseydim yazmazdım değil mi efendim? Yazarınsa aslında amacı, bütün kitaplarımı alırsan senin içinde benim içinde güzel olur' muş. Uzatmayalım. Sonuçta Aziz Nesin Milliyet Yayıncılık için bir kitabını seçmek yerine, o güne (1995) yılına kadar yazdığı kitaplardan "Aziz Nesin' in Aziz Nesin'den seçtikleri" alt başlığıyla bu kitapta topluyor. Özetle kitabın ortaya çıkış hikayesi böyle, ayrıntısıysa kitabın önsözünde güzel bir dille anlatılıyor.
Kitaba "O Geceyi Yazmak" isimli, öleceğini sandığı bir yılbaşı gecesi anısıyla başlıyor. Sonrasında birbirinden güzel, okurken kahkaha attıran hatta gülmekten karnımı ağrıtan bir sürü hikaye var. Bir sürü dedimse topu topu 16 tane ve kesinlikle yetmedi.
Okumadıysanız mutlaka okuyun. Bir yazarın toplumsal yaralarımızı okuyucusuna kahkaha attırarak okuttuğuna şahit olacaksınız.
Bu arada benim favori hikayem "Alırsınız Cenneti".
Son olarak "Kazan Töreni" adlı hikayeden küçük bir bölüm paylaşalım. Belki tadı damağınızda kalır;
Muhterem vatandaşlar!.. Bugün (çatal bıçak sesleri) açılış törenini yaptığımız Tezgâhtarağa Elektrik santralımızın dördüncü kazanının yerine konması münasebetiyle, hepinizi tebrik ederim. Bu kazanı, Amerika'dan hiçbir yardım görmeden, kendi kendimize yerine koyduk. Macar milli takımını 3-1 yenen azmimiz, enerjimiz, heyecanımız burda da kendini göstermiş, kazanın tam ocağın üstüne konulmasında, üç Amerikalı mütehassıs, iki mühendis, dört ustabaşından başka hiçbir yabancı kuvvete lüzum gösterilmeksi-zin, kazan-ı mezkûr, mahall-i mahsusuna kendi kuvvetlerimiz tarafından vazedilmiştir. Ancak kazan yerine konulduktan sonra, içindeki suyun bitürlü kaynamadığının sebebi araştırılınca, ocağın altı metre kadar kazandan geride kaldığı görülmüştür. Kazan ağır olduğundan, altına ayrı bir ocak yapılmasına teknisyenler lüzum görmüşlerdir. Bu kazan, Yakın Doğu, Orta Doğu ve Balkanların en büyük kazanıdır. Aynı zamanda kalaylıdır ve bakırdır. Kalaylı ve bakır olmakla beraber yalnız iki yerinden deliği olup, bu delikler, hiçbir Amerikan yardımına lüzum görülmeden kendi tarafımızdan üstüpü, eczalı pamuk ve kara sakızla tıkanmıştır. Deliklerden akan sular kazanın altındaki ocağı söndürmeyecek kadar cüz'i bir hale getirilmiştir. Eğer Terkos sulan kesilmemiş olsaydı, şimdi gözünüzün önünde, tecrübesini yapardık. Bu kazan, Kabakçı Mustafa isyanında Yeniçerilerin kaldırdığı kazan olup, oradan Sadrazam Kırkayak Halil Paşa'nın konağına götürülmüş ve bu konakta uzun zaman aşure kazanı olarak kullanılmıştır. Sonradan yandan çarklı araba vapurunun kazanı olarak uzun yıllar vazife görmüştür. Kazanın dokuz kulpu vardır. Biz ona yeni bir kulp uydurarak fabrikaya koyduk. Bu kazanın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder