Mevlana ve Şems-i Tebrizi. Bir şehri kıskançlıktan kahreden
aşkın hikâyesi. Ana hatlarıyla bilinen hikâyeden o kadar çok yan hikâyecikler
çıkıyor ki. Sinan Yağmur Aşkın Gözyaşların da bu aşkı kusursuzlaştırarak
anlatırken, İranlı yazar Nahal Tajadot Gönlü Yanmış Arif kitabında Mevlana’ nın kâtibi ve varisi
Hüsamettin’in dilinden oldukça rencide edici bir şekilde anlatıyordu .
Elif Şafak ise günümüzle harmanlayarak anlatmayı seçmiş.
Roman Ella Rubinntain isimli Amerikalı üç çocuk annesi ev hanımının, bir
yayınevinde asistan olarak iş bulmasıyla başlıyor. Ella’ ya okuyup
değerlendiresi için tanınmamış A.Z. Zahara isimli bir yazarın Aşk Şeraiti
isimli roman taslağı veriliyor. Romanı okumaya başlayan Ella hem Mevlana ve
Şems ile tanışırken hem de kendi içsel yolculuğuna çıkıyor. Sayfalar ilerledikçe değerlendirdiği romanın
yazarı Zahara ile yazışmaya ve birbirlerini tanımaya başlıyorlar. Zahara’nın
dünyayı gezen bir fotoğraf sanatçısı, günümüz dervişi olduğunu öğreniyor. Artık
birbirini görme arzusundaki iki aşık Zahara’nın yolunun Amerika’ya düşmesiyle
buluşuyor. Ella, Zahara’ yı hem görsel
hem zihinsel olarak Şems-i Tebrizi’ ye benzetirken, Zahara ise Ella’ dan Rumi
olmasını istiyor. Bu buluşmada Zahara
kanser hastası olduğunu ve Ella’ya gelecek vadedemeyeceğini söylemesine rağmen
üç çocuğunu ve eşini geride bırakan Ella, Zahara’nın peşinden giderek Konya’ya
yerleşiyorlar. Zahara çok sevdiği bu şehirde gözlerini yumuyor.
Romanın içindeki Aşk Şeraiti isimli roman ise Mevlana, Şems,
Alaeddin, Mevlana’nın eşi Kerra Hatun, Üvey kızı Kimya Hatun, Çöl Gülü, sarhoş Süleyman, Zaptiye Baybars,
Molla gibi karakterlerin anlatımlarından oluşuyor. Böylece ana hatlarıyla
bildiğimiz aşk farklı bakış açılarıyla aktarılmaya çalışılıyor. Yine de
ağırlıklı olarak Şems Tebrizi üzerinde duruluyor.
Yazar Ana hikayenin içinde anlatılan Aşk Şeraiti romanının
da içinde de özellikle Şems’in ağzından küçük hikayecikler anlatıyor. Böylece
birden kendinizi ana hikayenin içindeki Aşk şeraiti romanının da içinde bulunan
hikayecikte, yani üçüncü kat derinlikteki hikayede buluyorsunuz. Bu konuda Elif Şafak’ta
oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Bildiğim kadarıyla hikayenin içindeki
hikayenin de içine hikaye yerleştirebilen ilk yazarda Mevlana’dır.
Her okurun okuduğu kitapta dikkatini çeken bir bölüm yada
cümle mutlaka vardır. Benimse bu kitapta en çok dikkatimi çeken konu Şems Tebrizi’nin
Kimya Hatuna Nisa suresini açıklamasıydı. Bu açıklamanın gerçekte Şems
Tebrizi’nin mi yoksa Elif Şafak’ın Şems üzerinden yaptığı bir açıklama mı
olduğunu bilmiyorum. Ama Şems’in açıklaması, İslam’ın kadın erkek eşitsizliğini
savunduğunu ve çağdaş olmadığı savunanlara çok güzel bir cevap niteliğindeydi.
Eğer Mevlana ve Şemsin hikayesini daha önce okumadıysanız
önceliğiniz Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşlarına olsun. Ama bu kitap elinizde
varsa yada raflarda gördüyseniz almaktan çekinmeyin. Pişman olmazsınız.
Erkek Okurlara Not: Kitabın kapak tasarımı pembe ağırlıklı.
Haliyle erkek adamın elinde pembe bir kitap garip duruyor. Yayın evi bunu fark
etmiş olmalı ki aynı tasarımın siyahını da yapmış. Ben bitirdim ama siz
siyahını alın J
Siyahını alırım ben :D Güzel kitaba benziyor. Ama Elif Şafak okuyamıyorum ben ama bu sefer alıp bitireceğim :D
YanıtlaSilEmrah nerelerdesin, hiç sesin çıkmıyor, kayboldun
SilÇok güzel bir özet ve yorum olmuş. Açıkçası bu kitabı okumadım ben. Okumak istemedim. Çok fazla övüldü çevremdekiler tarafından. Biraz ön yargı edindim bu nedenle galiba. Ama, bu yazıdan sonra ilgimi merakımı çekti yeniden.
YanıtlaSilTeşekkür ederim Kalemderi. Kitaptan çok etkilendiği için Konya ya Mevlâna türbesini ziyarete gideni gördüm. Ama bende o kadar etki yapmadı...
Sil2009 yılında arkadaş tavsiyesi daha doğrusu biraz da zorlaması ile okumuştum. O zaman için etkilenmiştim ama aklımda çok da şey kalmadığını özet yazınızla anladım ve hatırladım))
YanıtlaSil:)
Sil