Etekli İktidar, sloganından da anlaşılacağı üzere tam bir erkek hakları kitabıdır. Örselenmiş, dışlanmış, hor görülmüş ve sömürülmüş erkek milletinin isyanıdır, çığlığıdır.
Bu sert girişin üzerine kısa bir ara verip dip not düşelim. Kitabın savunduğu ve benim de bir çoğuna katıldığım fikirler iki eşit birey arasındaki ilişkileri kapsamaktadır. Tabi ki kadına tacizi, şiddeti, kuma olarak satılmasını, çocuk gelinleri veya kardeşini doğuranları bu kapsamda değerlendirmiyoruz. Buna sebep olan mahlukatı da bırakın erkek, insan olarak bile kabul etmiyoruz.
Bizim derdimiz insani ilişkiler kapsamında. Yani en azından orta seviye eğitim görmüş, ekonomik bağımsızlığını kazanmış ya da bu konuda sıkıntısı olmayan, erkeğin karşısında kadın olarak duran zalimlerden bahsediyoruz. Hani şu erkeği istediği kalıba sokmaya çalışan, biz eşitiz diye bulaşık yıkatıp cam sildirtenler var ya...
Yazar Sinan Akyüz'e bu konudaki tespitlerini gördükten sonra bir kez daha hayran kaldım. Linç edilme pahasına böyle bir kitap yazmak ne cesaret üstadım. Ama haklı... Hemen anlatayım...
Yukarıdaki karakterleri bilmeyen yoktur sanırım. Yazarımızın da eserinde uzun uzun bahsettiği karakterler. Soldaki light Selami. Yani kadınların sürekli konuşarak erkeklerini büründürmek istedikleri karakter. Her dakika peşinde dolaşsın, evet hayatım, tabi ki hayatım, sen nasıl istersen hayatım tipinin rol modeli. Sağdaki ise kaba erkek modelinin idolü taş fırın Haluk. Onu anlatmaya gerek yok. Ancak ters giden bir şey var. Kadınlar erkeklerini Selami' ye dönüştürmek isterken nedense evlenmek için Haluk gibi tipleri tercih ediyor. Hayırdır kadınlar?
Aslında biraz ciddimsi bir konu bu ama sohbet ortamında çevreme bile anlatamadım. Yazar, erkeğin eline bez verip ortalığı sildirmek onu kadınlaştırır tespitinde bulunuyor. Hatta bir adım daha ileri giderek kadınların erkeği kadınlaştırırken kendilerini de erkekleştirdiği vurgusunu yapıyor. Cinsler arasındaki ayrımın kalkmasıyla da çarpık ilişkilerin yaygınlaştığını düşünüyor. Bununla ilgili Avrupa'yı örnek göstererek doğal erkeklerin kalmadığından bahsediyor. Hatta bir çok avrupa ülkesinde jigoloların doğal olduğunu vurgulamak için kendisini İstanbul erkeği olarak pazarladığından filan bahsediyor. O kadarını bilemiyorum ama modern yaşam tarzıyla birlikte cinsler arasındaki farkın, giyim kuşamdan tutun da makyajına kadar aynılaştığını düşünenlerdenim ben de.
Kitap bu kadarla da sınırlı değil. Mesela, feminizmin sonuç olarak erkeklerin işine geldiği, hatta onları evlilikten kurtardığı tespiti var ki okumaya değer. Sonra kadın türlerini okuyoruz. Yazar, kadınları kendince kategorize etmiş. Özgür kız, ev kızı, sosyal kız gibi tanımlamalar yaparak özellikleri sıralamış ve onlara nasıl davranılması gerektiğini anlatmış. Son bölümde ise yazma cesareti gösterebilen bir çok ünlünün konuyla ilgili fikirlerine yer vermiş.
Kitap, yazım dili itibarıyla bir çok bölümde ders kitabını çağrıştırıyor. Çok fazla konu ve cümle tekrarıyla biraz can sıkıyor. Ancak bunun dışında kadın-erkek herkesin yazara hak vereceği, güncelliğini hiç bir zaman yitirmeyen, okunası ve eğlenceli bir kitap.
Keyifli okumalar...
'Etekli İktidar' haklarını sürekli genişleten kadınları ve köşeye sıkış(tırıl)mış erkekleri anlatıyor. Yazar sıkı bir 'Erkek Hakları Savunucusu'. Bu kitap; kentli, iyi eğitimli, kariyerist ve çalışan kadınların, erkeklerin nasıl da canına okuduğunun 'fotoğraf'ını çekiyor. Sinan Akyüz, kitabında; ezilen, 'oyun'a getirilen, aldatılan, 'ailenin geçimini sağlama makinesi' olarak kullanılan 'ahh zavallı biz erkekler'den yana tavır koyuyor. (Tanıtım bülteninden)
Sayfa Sayısı: 225