Muhsin Bey



Eserin adını alt başlığıyla beraber okuduğunuzda içeriğine dair de bir çok tutarlı öngörüde bulunabilirsiniz. Muhsin Bey Yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi, şair Muhsin beyin dram dolu hayatına konuk eder. 

Recaizade Mahmut Ekrem eserinin daha başında “Ufak Hikayeler Dair Ufacık Bir Mütalaa” adıyla ön söz niteliğinde kısa bir yazı kaleme alır. Fazlasıyla ben oldum havası içeren yazsısında, Fransızların novella dediği kısa öykü ile roman yazarlığının karşılaştırmasını yapar. Kısa öyküde fazla detaya girilememesinin ya da romandaki uzun tasvirlerin öyküyü okurdan uzaklaştıracağı gibi çıkarımlarda bulunur. Son olarak da novellaları minyatüre romanları ise tabloya benzetir.

Yazar yaklaşık 80 sayfalık hikayesinde neredeyse hiç olay anlatmaz. Okuru hasta sevgilisi ölen şair Muhsin Bey’in iç dünyasına konuk etmeye çalışır. Bu kısacık öykü de bile sadeleştirilmediği için olsa gerek zorlandım ve neredeyse sıfır olayla karşılaştığım için de bir nebze sıkıldım. Nerede gülmekten yanaklarımı ağrıtan Araba Sevdası nerede Muhsin Bey. Bilemiyorum belki de ben içselleştiremedim.

Eserin adını alt başlığıyla beraber okuduğunuzda içeriğine dair de bir çok tutarlı öngörüde bulunabilirsiniz. Muhsin Bey Yahut Şairliğin Haz...

İnsanı Tanıma Sanatı


Alfred Adler 1870 yılında Avustralya’nın Penzing kentinde Yahudi bir ailenin 7 çocuğundan 2. si olarak dünyaya gelmiş. Viyana Üniversitesi Tıp Okulunda eğitim aldıktan sonra başladığı doktorluk kariyerinde hastanın çevresel ilişkileriyle ele alınması gerektiğini savunmuş. 1902 yılın Sigmund Freud ile tanışıp öğrencisi olmuş ama bir süre sonra yaşadıkları fikir ayrılıkları nedeniyle yolları da ayrılmış. Aynı zamanda “eksiklik duygusu” terimini ilk kez ortaya atan da Alfred Adler’miş.

Psikoloji alanında önemli atılımları ve girişimleri olan bu şahsın ömrü boyunca yaptığı konferanslar derlenerek bu kitap oluşturulmuş. Dolayısıyla içeriklerin büyük çoğunluğu psikoloji öğrencileri ya da bu alanda çalışanlara hitap ediyor. Alfred Adler konferanslarında karşılaşılabilecek hasta türleri, insanların karakteristik özellikleri ve duygusal bütünlükleri gibi birçok konuyu irdelemiş. 

Aslında öğretici bir derleme olmuş ama isminden anlaşıldığı şekliyle bu kitaptan sonra bir görüşte karşımdakini tanırım anlamı çıkarılmamalı. Karşınıza oturacak, dertlerini dökecek vs. İlgilileri sevebilir.

Alfred Adler 1870 yılında Avustralya’nın Penzing kentinde Yahudi bir ailenin 7 çocuğundan 2. si olarak dünyaya gelmiş. Viyana Üniversitesi T...

Aztekler


Aztek toplumu bugünkü Meksika topraklarında yaklaşık 200 yıl hüküm sürmüş. Başlarda şehir devletiyken 1428 yılında Tenochtitlan, Texcoco ve Tlacopan şehir devletlerinin birleşmesiyle Aztek İmparatorluğu olmuş ve 1521 yılında İspanyolların yerel güçlerle yaptığı ittifak tarafından yenilinceye kadar varlığını sürdürmüş.

(Aztek el yazmalarında üçlü itifakın resmedilişi)

Azteklerin tarihlerini, önemli olaylarını ve yaşam şekillerini kortekslere yazarak kayıt altına aldıkları ama İspanyolların işgalinden sonra giriştikleri asimile çalışmaları sırasında birçok kaydın bilinçli olarak yakılıp yok edildiği bilgisi paylaşılmış. Acı ama cehaletin sadece kendi dönemini değil yüzyıllar sonrasını bile etkilediğine en güzel örneklerden biri olabilir. 

(Boturini el yazmasının ilk sayfasında, denizaşırı efsanevi anavatan Aztlan'dan göç.)

Yazar Yılmaz Aydın bu kodekslerden edindiği bilgiler ışığında Azteklerin, günümüz Meksika topraklarına gelişi, dili, isimleri, kralları, günlük yaşayışları, kadın ve erkeğin toplumdaki rolü, tarım, sanat ve zanaatları hakkında kısmen hikayemsi bilgiler veriyor.

Yok olan medeniyetlere merakı olan biri olarak kitabı sevdim. Ama kaliteli bir belgesel tadı alamadım.

Aztek toplumu bugünkü Meksika topraklarında yaklaşık 200 yıl hüküm sürmüş. Başlarda şehir devletiyken 1428 yılında Tenochtitlan, Texcoco ve ...

Babili Düşlemek


İlk kez okuduğum yazarlardan biri daha. İlginç bir hayatı varmış Richard Brautigan'ın. 1935 - 1984 yılları arasında Amerika'da yaşamış. Babasının kim olduğunu bilmeden zorlu bir çocukluk geçirmiş. 20 li yaşlarında polis karakolunun camına taş attığı için hastaneye kaldırılmış ve hastanede kendisine paranoyak - şizofren tanısı konularak şok tedavisi uygulanmış. Yaşamını da intihar ederek sonlandırmış.


Yazar, New York'ta bir araya gelen yazar ve şairlerin oluşturduğu Beat Kuşağının temsilcilerindenmiş. Bu kuşağın en büyük özelliği açık cinsellik, tutkulu diyalog, doğaçlama ve uyuşturucu deneyimleriyle ilgilenmeleriymiş. Yazarımızı bu kuşaktan farklı kılan en belirgin özelliği ise roman kahramanlarının çok duyarlı, kırılgan ve kaos karşısında yalnızlığa çekilmeleriymiş.


Babili Düşlemek'te yazarın belirgin özelliğini öne çıkaran ve kara mizah yüklü bir kitap. Daha ilk sayfasında içine kapanık ve çaresiz roman kahramanı Bay Card bizi karşılar. Hikayesine başlamadan sıradan bir insanın samimiyet dolu hayatına konuk olduğumuz anlaşılır.


Kıçımdan niye vurulduğumu asla anlayamayacağım. Zaten bu, berbat bir savaş hikâyesiydi. Kıçınızdan vurulduğunuzu anlattığınızda, insanlar size bir kahraman olarak bakmaz. Sizi ciddiye almazlar ama bu, hiçbir şekilde benim problemim değildi.


Her zor durumda kaldığında Babili düşleyen, belki de Babil özelinde ölümü özleyen başarısız bir özel dedektifin hikayesi, kara mizah eşliğinde kahramanlık gibi yüceltilen duyguları sorgulamanızı sağlayacaktır.

İlk kez okuduğum yazarlardan biri daha. İlginç bir hayatı varmış Richard Brautigan'ın. 1935 - 1984 yılları arasında Amerika'da yaşam...

Dolandırıcılar - Marquis De Sade

Yazarla tanışma kitabım oldu. Kendileri sadizmin kurucusuymuş. Saygılar sunuyorum.


Kitabı içinse ne yalan söyleyeyim çok daha güçlü ve eğlenceli bir hikaye bekliyordum. Hani bizim Aziz Nesin gibi güldürürken düşündürenlerden de olsa tadından yenmezdi. Ama olmadı.


Hikaye arka kapak yazısından da anlaşılacağı üzere içine kapanıklık ve melankoli içeriyor. Normalleştirdiğimiz yaşamların dolandırıcılıktan farkı olmadığı eleştirisi var. Aslında kendimizi soyutlayarak yaşamı izlediğimizde yazarın neyi anlatmak istediği çok daha iyi anlaşılıyor. 


Yaklaşık 100 sayfalık kitap bekleneni veremese de okunabileceklerden. Bunun yanında yazarın Erdemle Kırbaçlanan Kadın ve Sodom'un 120 Günü kitaplarının daha iyi olduğunu öğrendim. Belki zamanla...


Birçok dikkatsiz kadın, kendilerine bir sevgili bulmaksızın ve kocalarını da karşılarına almaksızın, her türlü cilveleşme yöntemine açıktır. Ama bu yöntemle kendilerini, bekleyen kaçınılmaz sondan daha tehlikeli bir sona sürüklerler. Bu bağlamda, sözünü açtığımız bu konuya en çok uyacak olay ise kuşkusuz Languedovc markizinin başına gelenlerdir. Aklı bir karış havada, delidolu, neşeli ve açık görüşlü nazik bayan Guissac, Aumela baronuyla yaptığı mektup alışverişlerinin bir sorun yaratmayacağına inanıyordu. Böyle düşünmesinin başlıca nedeni bu mektupların zaten ortaya çıkmayacağına olan inancıydı; hatta bayan Guissac'a göre bu mektuplar bir gün ortaya çıkacak olursa da kocasına şöyle veya böyle masumiyetini kanıtlayacağına inanıyordu. Ancak yanılıyordu...

Yazarla tanışma kitabım oldu. Kendileri sadizmin kurucusuymuş. Saygılar sunuyorum. Kitabı içinse ne yalan söyleyeyim çok daha güçlü ve eğlen...