Havvanın Yedi Kızı - Bryan Sykes


1994 yılında İtalya Alplerinde buzulların içinde donmuş bir ceset bulunur. Buz adamı inceleyen genetikçiler cesedin 5000 yaşında olduğunu tespit ederler ve ona Otzi ismini verirler. Bu güne kadar bulunmuş en yaşlı cesetlerden biri olan Otzi artık genetikçiler için araştırma konusu olmuştur. Ve geçmişten günümüze taşıdığı bilgiler titizlikle incelenecektir. Otzi görevini yerine getirir ve araştırmacıların mitokondriyal DNA nın kalıtımsal olarak sadece anneden çocuklarına geçtiğini keşfetmelerini sağlar. Bu aslında günümüzün erkek egemen toplumunu sarsacak bir bilgidir. Kız çocuk doğurmanın kadının yetersizliği (!) olduğunu düşünen erkek Y kromozomunun kendisinden geldiğini öğrendiğinde ilk şokunu yaşamıştı aslında. Şimdi ise neslin erkek çocuk üzerinden devam ettiğini düşünürken aslında sadece anneden gelen bir genin nesilden nesle aktarıldığını yani biyolojik soy ağacının annelere dayandığını öğrenerek ikinci şoku yaşayacaktır. 

Bu bilgiden yola çıkan araştırma ekibimiz Otzi' nin küçük küçük küçük torunlarından birinin günümüzde İngiltere'de yaşadığını ortaya çıkarırlar. Artık araştırmanın seyri değişir. Genetik bilimi kullanılarak Avrupa'nın soy ağacı hazırlanmaya başlanır. Çeşitli bölgelerde yaşayan insanlardan toplanan DNA örneklerinden insanlığın başlangıç noktasının Afrika olduğu ve günümüz Avrupa yerlilerinin yedi kadının soyundan geldiği sonucuna varılır. Katrina, Helena, Ursula, Velda, Jasmine, Tara ve Xenia olarak isimlendirdikleri annelerinin en yaşlısının 45 bin, en gencinin ise 10 bin yaşında olabileceğini hesaplanır. Aklınıza kendi dönemlerinde yaşayan tek kadın bunlar mı? diye bir soru gelebilir. Tabi ki hayır. Diğer kadınların nesilleri bir yerlerde kesilmiş olmalı.

Ön araştırma yapmadan okumaya başladığım kitaplardandır Havva'nın Yedi Kızı. Bu nedenle okumaya başlamadan önce ve ilk sayfalar çevrilirken oldukça gizemli bir bilim kurgu romanının içinde bulunacağımı hissettim.  Fakat öyle değilmiş. Oxford Üniversitesi genetik profesörü Byran Sykes yaptığı bilimsel araştırmaları kitabında anlatmış. Anlatırken de tez ya da bilimsel bir makale gibi değil de anılarından bahsedermiş gibi yazmış. Böylece ders çalışıyormuş hissine kapılmadan okuyorsunuz.  Kitabın hikayeleştirilmiş bölümleriyle de asırlar öncesinde bilinmedik bir tarihe, ilkel insanların arsına gezintiye çıkıyorsunuz.. 

Konu ilginizi çektiyse çok fazla zorlanmadan okuyabileceğinizi düşünüyorum. Yine de bazı bölümleri zorlayarak ilerliyor, hazırlıklı olun. 

Son olarak yazıyı buraya kadar okumayı başaran arkadaşım. Belki 5 bin yıl öncesine kadar gidebilir ama muhtemelen biz akrabayız :)

Not: Öncelikle kendimin olmak üzere hepinizin babalarınızın günün kutluyorum. Eğer hayattalarsa lütfen onlara çiçek almayın, yemeğe götürün

Sevgiyle kalın... 
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

8 yorum:

  1. Bilimsel çalışmaları hikayeleştirip anlatması ilgimi çekti.Sanırım ilerleyen zamanlarda okuyabilirim.Emeğinize sağlık.Babalar gününüz de kutlu olsun.

    YanıtlaSil
  2. Ben bu tarz kitapları seviyorum aslında. Biraz zorlayacak gibi duruyor ama rahatlıkla okurum diye düşünüyorum. Teşekkürler. Tüm babaların babalar günü kutlu olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet biraz zorlayabilir ama olsun deneyimlemiş olursunuz. :)

      Sil
  3. Son cümlenize güldüm.Demek ki babaların kendini değerli hissettiği yemekler yemeye ihtiyacı var.Babalar gününüz kutlu olsun :)

    YanıtlaSil
  4. Kitap isminden ruhani bir noktaya değineceğini düşünerek yazınızı okumaya başladım ama öyle olsa da olmasa da ilgimi fazlasıyla çekti. Çok hoş bir tanıtım. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil