Deniz Kızları Şarkı Söylüyor



Deniz Kızları Şarkı Söylüyor, 1955 doğumlu, lezbiyen olduğunu gizlemeyen, İskoç yazar tarafından kaleme alınan polisiye bir roman. Yazarın cinsel tercihi etkisini romanda da belli ediyor. Farklı cinsel tercihleri olan insanlara karşı işlenen suçlarda, toplumda ve poliste vurdumduymazlık olduğunu seri katilimiz üzerinden okuyucunun beynine nakşedilmeye çalışılıyor.

Roman, karakterlerin olayı çözme çabalarının geçtiği, bol diyalog ve karmaşanın olduğu, işkence edilerek 8 gün ara ile peşpeşe öldürülen kişilerin incelenerek seri katilin profilinin çıkarılmaya çalışıldığı bölüm ile seri katilin diskete aktardığı günlüğünden oluşuyor. Günlük ise kitabın geri kalanının tam aksine daha anlaşılır, akıcı ve merak uyandırıcı. 

1997 yılında piyasaya çıkan roman aynı sene Suç Kitapları Yazarları Derneği tarafından Altın Hançer ödülü ile ödüllendirilecek kadar başarılı bulunmuş. Benim içinse kitabın en güzel yönü saçma sapan tesadüflere yer vermemesi. Gerek polisin incelemesi, gerekse seri katilimizin planlaması ve beklenmedik finaliyle okuyucuyu etkileyebilecek seviyede. 

Romanın özellikle olayların araştırıldığı bölümdeki dili daha akıcı olsaymış keşke, -bilemiyorum belkide çeviriden kaynaklanıyor olabilir-

Romanın tanıtım yazısı

İngiltere'nin Bradfield kentinde bir "dizi cinayet katili" serbestçe dolaşmaktadır.

Dört adam vahşice, ağır işkencelerden geçirilerek öldürülmüştür. Dört kurbanı da görünüşte birbirine bağlayan hiçbir şey yoktur... bedenlerindeki tuhaf işkence izleri dışında.
Korkunun pençesinde bekleyen kentte artık hiçbir erkek kendini güvencede hissetmemektedir. Çaresiz kalan Bradfield Polis Teşkilatı, katilin "profil"ini çıkarması için klinik psikolog Tony Hill'in yardımına başvurur. Dedektif Carol Jordan'la birlikte çalışacak olan Hill, bir yandan da özel yaşamındaki sorunlarla boğuşmaktadır.
İkili, son derece zeki bir katilin karşısında hayatta kalmak için iradenin ve aklın çarpıştığı tehlikeli bir oyuna girer.
Keyifli okumalar...
  
Abdullah ÖZER
Abdullah ÖZER

Okumayı ve izlemeyi sever, yazmanın ise insana inanılmaz bir derinlik kattığına inanır. Çay vazgeçilmezidir. 90 ların müzikleriyle mest olur hatta kendinden geçer.

10 yorum:

  1. yazarı duymadım fakat polisye ve tesadüfsüz olması kesinlikle artı . Bazen işimiz Allah'a kalmış dedirtiyor çünkü :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç bu açıdan düşünmemiştim, sabah sabah güldürdün beni ya Sağol :)))

      Sil
  2. Yazarın tıkandığı yerde ortaya bir tesadüf çıkarması benim de hoşuma gitmiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç sorma, hikâyenin tüm inandırıcılığını bitiriyor...

      Sil
  3. Polisiye kitapsa gerisi teferruat bence :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Polisiye yazmak diğer romanlara göre daha zor. Haliyle tesadüfler yazarın can simidi oluyor, karmalanın bir anda çözülmesini sağlıyor. Okuyucu içinse bu durum tam bir hayal kırıklığı...

      Yani tüm polisiyeler için geçerli değil malesef :)

      Sil
  4. merhaba kanalınızı takipteyim guzel bir yazı olmus iyi calısmalar :) eminmetin.com.tr

    YanıtlaSil
  5. Kitap çekilişimin talihlisi siz oldunuz, kutlarım , adres bilgilerinizi bekliyorum.

    YanıtlaSil